Diyelim ki, Cerattepe'de cereyan eden tartışmada tarafların ayrı ayrı haklılıkları konusunda hiçbir şey bilmiyorum. Gene de önüme çıkan görüntüler, gergin ortam ve çatışma karşısında bazı şeyler yanlış diyorum. Doğruyla eğri bu meselede de birbirine karışmış durumda.
Nedeni, Gezi olayları gibi bir travmadan geçip gelmemiz. Orada da işler sonunda çığırından çıktı, bin türlü istenmeyen hadise meydana geldi ama kim diyebilir ki, işin en başında öne sürülen talepler anlamsızdı. Bunu, Gezi'den sonra ona benzer böyle başka bir olay ortaya çıkınca, özel değil çok genel bir 'sorunsalla' yüz yüze olduğunu belirtmek için vurguluyorum.
***
Bu işin iki önemli yanı, yüzü var. Birbirine sıkı sıkıya bağlı olan bu iki boyutun ilki, kent dediğimiz hadisenin tarihin hiçbir döneminde görülmedik derecede demokrasinin odağı olmasıdır. Biliyoruz, kent (polis) demokrasinin çekirdeğidir. Ama 1945 sonrasında iyice pekişen biçimsel- temsili demokrasinin koşulları önce 1980'lerde, çok ciddi ama nispeten muğlak ve gevşek biçimde, 1989 sonrasında ise çok radikal bir şekilde dönüşünce kent bir kere daha demokrasinin belirleyicisi oldu.
Bunun nedeni demokrasinin bugün yerellik- sivillik ve en küçük birim (mikro) ölçeğinde belirlenmesi. Sandık, seçim, çok parti artık fazla bir önem taşımıyor. Bir süre sonra bugünkü temsili demokrasi, siyasal partiler ve bugünkü siyaset yöntemleri ortadan kalkacak. Yerini ayrıntılarda tanımlanmış doğrudan demokrasi alacak.
Aldı da. Bugün sosyal teorinin de demokratik teorinin de belkemiği kent ve kent yaşamı. Zaten bu derecede karmaşıklaşmış kent yaşamının demokrasiyle doğrudan irtibatlanmaması aklın alacağı bir husus değildir.
O kentlilik -demokrasi ilişkisinin kat yerini de hak kavramı oluşturuyor. Kentlinin talep ettiği haklar bugün sınırsız genişlikte bir alanı kapsıyor. Siyaset de buna cevap verdiği oranda canlı, dinamik ve üretken. Değilse değil!
***
Bir kere bu. İkincisi, Akparti'nin bu bağlamla ilişkisi. Hemen belirteyim ki, Akparti bütünüyle yerelin, mikrolojilerin ve hak taleplerinin yükselttiği bir siyasettir. İktidara, 1994'te yerel yönetimlerden kalkarak gelmiştir. Üstelik dünya ve Türkiye 2002'den bu yana değiştikçe değişmiştir. O gün öyle olan Türkiye 2016'da mı başka türlü olacak? Olmayacağı gibi, yarın, bugünkünden çok daha fazlasını bekleyecek ve talep edecektir.
Bu şartlar altında Akparti'nin, iktidarını bir kere daha yerellikle, onun ürettiği talepler ve özgürleşme ihtiyacıyla bütünleştirmesi gerekir. Her olayın polisiye bir hal alması, her olayın bir güvenlik sorununa dönüşmesi bizzat Akparti'nin karşı çıkması gereken bir durumdur. Neticede bugünkü kuşaklar bu partinin ve ideolojinin 1994'ten beri devam eden iktidarında oluşmuştur. Böyle talepler üretiyorsa memnuniyet vericidir.
Bilelim ki Türkiye'nin altyapısı tepeden tırnağa değişiyor. Türkiye rant üreten bir ülke. Bu, gitgide yeni paylaşım politikalarını, yeni bölüşüm taleplerini, yeni demokratik beklentileri doğuracaktır. Bu oluşumu dengelemek ve yönetmek de ancak Akparti'nin yapabileceği bir iştir.
Cerattepe bir olanaktır...
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.