Müzakerelerin henüz içeriğini tam olarak bilemiyoruz. Basına farklı bilgiler sızıyor. Bunlardan bazılarında güvenli bölgenin ilk kısmının Türkiye ve ABD tarafından ortaklaşa kurulacak bir güvenli bölge olduğunu bir sonraki hattın ise Amerikan kontrolünde olduğunu gösteriyor. Daha bu haritalar çokdeğişebilir veya sahada ortaya çıkacak yeni gelişmelere göre yeniden şekillenebilir.
Zaten pazarlığın da devam ettiği görünüyor.
Pazarlık nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın veya güvenli bölge kaça ayrılırsa ayrılsın Türkiye'nin Amerika'nın da katılamayacağı bir güvenli bölge hattı tutması gerekir.
Esasında Türkiye'nin tercih edeceği bir güvenli bölge 30 kilometre derinliğinde bir hattın doğrudan Türkiye kontrolünde olmasıdır. Fakat bu durum müzakere edilebilir. Biraz daralıp genişleyebilir.
Amerikan tarafı ise bunu tabii ki kabul etmek istemiyor. Bu nedenle de ortak kontrol alanları yaratmak ve daha dar ve kademeli hatlar yaratmak istiyor. Kademeli hatlar yaratmak da düşünülebilir. Ancak bu kademelerin hangisinin kimin kontrolünde olacağı asıl can alıcı nokta. Eğer Amerikan tarafı kademelendirme fikrini öne sürüyorsa ve güney kademelerde doğrudan Amerikan kontrolünü savunuyorsa doğal olarak Türkiye'nin de kuzey kademelerde doğrudan Türkiye kontrolü için diretmesi gerekir.
Anlaşmanın kıymetini hepimiz biliyoruz.
Barışçıl yöntemlerle Türkiye'nin Fırat'ın doğusuna ayak basması önemli. Zaman içerisinde bu alanı genişletmek istendiği fikrini de anlıyoruz.
Ama Amerika'nın çok sıkı kontrolü altında oluşturulacak bir güvenli bölge bizi güvenli kılmaz. Aksine PYD'nin güneyde daha korunaklı bir zemin elde etmesini sağlar. Zaten Amerika bu bölgeyi kontrol ediyor ve dolayısıyla Türkiye ile anlaşmak zorunda kalması bir çeşit tavizdir diye düşünebilirsiniz.
Ancak bu taviz Türkiye'nin yakın markaja uğraması sonucunu doğurmamalı.
Veya Türkiye'nin gerçekleştirmek istediği bir askeri operasyonun önüne engel olarak çıkartılmamalı.
Tampon bölge, güvenli bölge, uçuşa yasak bölge gibi kavramlar bu tür durumlarda iç içe geçebilir. Türkiye'nin Irak üzerinden ciddi bir tecrübesivar. Ve Amerikan tarafına güvenemeyeceğimizi biliyoruz. Eğer Türkiye'nin doğrudan kontrol ettiği bir bölge kurulmaması durumunda masanın devrilmesi bile gündeme getirilmeli. Şunu unutmamak lazım. Evet güvenli bölgeyi biz sınır koruması için önemsiyoruz. Ama tek hedefi ve aslında öncelikli hedefi bu değil. Türkiye nihai olarak PYD meselesini kökünden çözmek istiyor. Hattı müdafaa yaparken sathı göz ardı etmemek lazım.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.