Modern siyasi düşüncelere dair bir ders kitabının kapağını açtığınızda karşınıza düz bir çizginin üzerinde dizilmiş ideolojiler çıkar. En sağa faşizmen sola komünizm konulur. Sonra ortanın sağına muhafazakarlık gelir. Ortanın solunda da sosyalizm vardır.
Bilin bakalım ortada kim var?
Bildiniz. Liberalizm. Nedense tüm diğerideolojiler liberalizminnorm ve sıfırnoktası olduğu birnoktanın etrafınaserpiştirilir.
Böyle bir spektrum sizce hangi kritere göre çizilmiştir? Mesela eğer kriter değişimse bir uçta muhafazakarlık bir diğer uçta ilerlemeci tarih anlayışıyla liberalizmin olması gerekmez miydi?
Veya çizgi ekonomik kritere göre çizilmiş olsaydı bir uçta ekonomik özgürlüğü savunan liberalizmin diğer uçta eşitliği savunan komünizmin olması gerekmez miydi?
Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür.
Ama nedense ders kitaplarında liberalizm gelip orta yere oturur. Diğer siyasi ideolojilerin hepsi marjinalleşir. Ve insanlar bu ilişkiyi nadiren sorgular. Sorgulayanlar da tarihin akışına ters kürek çeken radikaller olarak kodlanır. Bu üç beş günün işi değil. Yüzyıllar içinde eğitim sistemine veyayın dünyasına zerk edilen liberal birdayatmadır.
Aslında tüm modernizm böylesi bir liberal bir hegemonya altında geçmiştir. Diğer tüm modern ideolojiler liberalizmin belirlediği normlara uygunluğuna göre normal ya da anormal ilan edildi. Tüm ana hatlarını liberalizmin tarif ettiği modernite hâkim paradigma halini aldı. Hukuktan, siyasete, ekonomiden, topluma dair birçok liberal önerme önüne sinsice evrensel sıfatını alarak sorgulanamaz oldu.
Bu baskın paradigmaya karşı en radikal başkaldırılar bile ya liberal hegemonya tarafından yutuldu ya yok sayıldı ya da zaten liberalizmin içinden çıktı. Mesela postmodernizm bile liberalizmin içinden çıkmış ve liberalizmin en merkezi normunu haklı çıkaran bir hal almıştır. Post-modernler dönüp dolaşıp herkesin kendi bakış açısının norm olduğunu ilan etti. Bırakın farklıdüşünsünler, bırakın eleştirsinler ideolojisinedönüştü. Bu haliyle liberalizmi hiç rahatsız etmedi. Evrensel olma iddiasındaki liberalizmin gazını aldı. Evrenselliğin dışına çıkmak ve marjinalleşmek isteyenler için kapıları ardına kadar açtı. Liberalizmin taraflı bir dayatma olduğu gerçeğini gizledi. Herkes kendi hikayesini anlatmaya çalışırken liberalizm doğruları tarif etti.
Böylece milli olmak küreselliğin karşıtı olarak aşağılandı. Eşitlik aramak özgürlüğün düşmanı olarak suçlandı. Geleneklere ve toplumsal değerlere sahip çıkmak ayıplandı.
Dini düşünce küçük görüldü. Dinideğerler yobaz ve eski moda olaraketiketlendi. İnsan aklı, evrensel değerlerve özgürlük adı altında sermayenin önü açıldı.
Merkez bankasının özerkliğini sorgulayamazsınız.
Başörtüsünü dini emirler üzerinden savunamaz kişisel hak ve özgürlüklere başvurmak zorunda kalırsınız. Aynı mantıkla cinsel tercihlere veya bunların toplumsallaşmasına dair de kendi görüşünüzü savunamaz homofobik olarak yaftalanırsınız.
Tarafsızlık maskesi altındaki liberalizm bunların her birinde taraftır ve hepsini işine geldiği gibi araçsallaştırmaktadır.
Gelişmekte olan ülkelerin ekonomileri özerk merkez bankaları aracılığıyla sermayenin faydasına olacak şekilde kontrol edilmektedir.
Dinler liberalizme göre şekillendirilmeye çalışılmaktadır. Toplumlar içinde çürümeve çözülme, milletler için yabancılaşmave küreselleşme teşvik edilmektedir.
Çünkü günün sonunda küresel sermaye bizi bir özgürlük aldatmacasına inandırmanın ve sermayeyi korumanın peşindedir. Ve bunu da işin doğası olarak göstermenin derdindedir.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.