İngilizler, İkinci Dünya Savaşı'nın çıkmasından sonra Türkiye'yi savaşa sokmak için mücadele ettiler. 1943'teki Adana ve Kahire görüşmeleri en bilinenidir. Ancak bu görüşmelerden çok önce 1941'de İngilizler, Suriye'yi kullanarak bizi savaşa sokmaya çalışmışlardı. Mehmet Akif Okur "Suriye'de Fransız Mandası" isimli bir makalesinde bu yıllardaki gelişmeleri anlatır.
GÜNEY KOMŞUMUZ ALMANYA
Almanya, İkinci Dünya Savaşı'nın ilk yıllarında durdurulamıyordu. Yugoslavya'yı ve Yunanistan'ı işgal ettikten sonra 1941 Mayıs'ının sonlarında Girit'i de ele geçirmişti. Hedef artık Ortadoğu'da hakimiyet kurmaktı. Zaten Haziran 1940'da Almanya'ya teslim olan Vichy Fransası Suriye'yi kontrol ediyordu.
İnönü, Churchill ve Roosevelt'le Kahire'de.
Vichy Fransası Suriye'ye bir komiser atadığı gibi Şam'ın önemli ailelerinden olan Azmzadeler'den Halid Azm'in yönetiminde bir hükümet kurdurdu. Almanlar, Vichy hükümetinin yönettiği Suriye'yi bir üs olarak kullandılar. O sırada Irak'ta ise Alman yanlısı bir darbe başarılı oldu. Suriye ve Irak tamamen Almanya'nın kontrolüne geçmek üzereydi. Bu durum Türkiye'nin güneyden Almanya ile çevrilmesi manasına geliyordu. İngiltere, Ortadoğu'daki hakimiyetinin tehlikeye girmesi yüzünden bu durumdan rahatsızdı. Ancak kendisi harekete geçmeden önce Türkiye'nin Almanya'dan önce davranıp, Suriye'yi işgal etmesini gündeme getirdi. İngiltere güneyden Suriye'yi işgal ederken, Türkiye'nin de kuzeyden Suriye'ye girmesi planlandı. Türkiye Halep ve civarını ele geçirerek, İngiliz kuvvetlerinin bölgede güçlerini dengeli kullanmasına yardım edecekti.
Halep.
İngiliz büyükelçisi 1941 Haziran'ının başlarında Türkiye'nin Suriye'ye girmesini teşvik için Ankara'da Türk makamlarıyla temasa geçti. Bu durum basında da tartışılmaya başlandı. Suriye'ye girilmesini savunanlar bu durumun fütuhat değil, komşu ülkenin hürriyetini temin için yapılacağını ileri sürüyorlardı. Ancak bu durum Türkiye'nin İkinci Dünya Savaşı'na girmesi ve Almanya'nın karşısında yeni bir cephe açılması demekti.
Suriye'nin başkenti Şam.
YUNUS NADİ KARŞI ÇIKTI
Yunus Nadi, 25 Mayıs 1941 günü Cumhuriyet Gazetesi'nde manşetten "Yeni Dünya Harbi Karşısında Türkiye" başlıklı bir yazı yazarak bu fikri şöyle eleştirdi: "...Suriye halkını hürriyetine kavuşturacak olan bu âlicenab hareketimizin sahası yalnız Suriye'ye ve cenup hudutlarımıza münhasır kalmayacağını, bizi böyle bir sergüzeşte sürüklemek isteyenler de pekâlâ bilirler sanırız. Dün Londra radyosunda harp vaziyeti üzerine konuşan Türk spiker Türk emniyet sahalarının tehlikeye girdiğinden bahsediyor ve uzaktan görüşle memleketimizin kendi selametinin icap ettirdiği tedbirler üzerinde düşünmeğe davet eylerken bu mevzuda İstanbul'daki bazı neşriyatı da mesnet olarak kullanıyordu. Demek ki bu yeni dünya harbi karşısındaki siyasetimizin değiştirilmesi isteniyor... Türkiye'nin bu harbe karışması için Suriye'nin muhtemel akıbetinde vesile bulanlar bu hesaba bir efkârı umumiye yaratmak üzere hürriyet prensibine mi iltica ediyorlar....Suriye'yi işgal etmek suretiyle hürriyet ve istiklâline kavuşturmak tavsiyesine uyarak harbe girelim mi?... Biz zannediyoruz ki Türkiye Cumhuriyeti hükûmeti şimdiye kadar takip ettiği ihtiyatlı, isabetli ve bundan dolayı azamî derecede kuvvetli siyasetinden ayrılmayacaktır".
Yunus Nadi'nin Cumhuriyet gazetesindeki yazısı.
İNGİLTERE SURİYE'Yİ İŞGAL ETTİ
Basında bu tartışmalar sürerken diplomatik görüşmeler de sürüyordu. Ancak İngilizler'in Türkiye'yi savaşa sokmamaya kararlı İsmet İnönü'yü böyle bir sebepten dolayı Suriye'ye girmeye ikna edip, bizi İkinci Dünya Savaşı'na dahil etmeleri kolay değildi. Nitekim Türkiye Suriye'ye girmeyi kabul etmedi. İngilizler ve Özgür Fransa birlikleri 1941 Haziran ve Temmuz'unda Suriye ve Lübnan'da Vichy Fransası'na ait kuvvetleri mağlup edip, bölgeyi ele geçirdiler.
********
SYKES-PİCOT ANTLAŞMASI VE SURİYE
İngiltere ile Fransa arasında 16 Mayıs 1916'da iki devlet arasında Osmanlı topraklarını paylaşan bir antlaşma yapılmıştı. Görüşmeleri Fransa adına François Georges Picot, İngiltere adına ise Mark Sykes yürüttüğü için bu anlaşmaya Sykes-Picot Antlaşması denildi.
İngiltere ile Fransa, Osmanlı topraklarını şu şekilde paylaşmışlardı: Fransa, Suriye'nin tamamını, Lübnan'ı, Adana ve Mersin bölgesini alacaktı. Bağdat, Basra arasında kalan Irak toprakları ile Akdeniz'e açılan Hayfa Limanı da İngiltere'nin olacaktı. Bunun dışında her iki ülke ayrıca kendilerine birer nüfuz alanı seçiyor ve Kerkük- Akkâ hattının kuzeyi Fransızlar'a, güneyi İngilizler'e ayrılıyordu. Filistin uluslararası bir statüde olurken, diğer Arap toprakları bağımsız olacaktı.
İngiltere ve Fransa kendi aralarında anlaştıktan sonra durumu Ruslar'a haber verdiler. 1916 Mart'ında Ruslarla görüşmeler başladı. Bu görüşmelerde Rus Dışişleri Bakanı Sazanov ön plandaydı. Rusya, kendisine bırakılan İstanbul ve Boğazlar'a mukabil İngiltere ve Fransa'nın alacağı toprakların fazla olduğunu ileri sürerek Kuzey-Doğu Anadolu'dan da toprak istedi. Rusya'nın istediği topraklar, Erzurum, Trabzon, Van, Bitlis, Muş ve Siirt gibi illerimizdi. Rusya buna karşılık Fransa'nın Kayseri'den Elazığ'a kadar olan bölgeyi almasını kabul etti. İngiltere de bu duruma Rusya'ya bırakılan yerlerde kendisine ait çıkarlarının korunması şartıyla itiraz etmedi. Böylece Sykes- Picot Antlaşması'nın Rusya'nın dahil edilmiş hali ortaya çıktı. Antlaşmaya bu yüzden Sazanov-Sykes-Picot Antlaşması da denir.
1917'de Rusya'da Komünist İhtilal olunca, Rusya devre dışı kaldı. Antlaşmanın uygulanması İngiltere ve Fransa arasında başlangıçta kolay olmadı. İngiltere işgal ettiği Suriye'den çıkmak istemedi. Fransa ise antlaşma uyarınca Suriye ve Lübnan'ın kendisinin olduğunu iddia etti. Sonunda İngiltere, Suriye ve Lübnan'da Fransız mandasını kabul etti. Ancak antlaşmanın hilafına Irak'ın kuzeyi İngiltere nüfuz bölgesi olarak kaldı.
Sykes-Picot Antlaşması.
****************
SURİYE'DE FRANSIZ MANDASI
1918'de Osmanlı yönetiminin sona ermesinden sonra Suriye'de Araplar'ın kısa bir bağımsızlık dönemi oldu. Ancak Fransa ve İngiltere Suriye'nin bağımsızlığını tanımadılar. 1920'de Fransız kuvvetleri Şam'a girdi. 1922'de Milletler Cemiyeti'nin de onayıyla Suriye'de resmen Fransız manda yönetimi başladı.
Müttefiklerin 1941 Haziran'ında Suriye'ye girmesinden sonra De Gaulle bağımsızlık için söz vermişti, ancak bölgeye bağımsızlık vermemek için direndi. Suriyeliler'in bağımsızlık yönündeki faaliyetleri sonucu Fransızlar Suriye'yi terk ettiler. Manda döneminin sona erdiği 17 Nisan 1946'da milli tatil oldu.