Batı, teröristleri kollamaya devam ediyor. Biraz tarih bilenler için değişen bir şey yok. Ülkemiz ilk kez 111 yıl önce, İkinci Sultan Abdülhamid'e yönelik başarısız suikast girişiminde bombalı saldırıyla tanıştı. Avrupalılar o zaman da saldırıyı kınamış ancak teröristleri baştacı etmişti.
Batı'nın PYD ve YPG'yi terörist olarak görmeyip, Ankara'daki bombalı saldırıyı kınaması gazetemizin önceki günlerdeki manşetlerinde haklı olarak "Saldırıyı kınadılar, YPG'yi kolladılar; Batı şımarttı, terör yine vurdu" diye yer aldı. Biraz tarih bilenler, bu duruma hiç şaşırmadı. Zira Batılılar önceki asırlarda da bize karşı faaliyet gösteren teröristleri baştacı ederdi.
NAMLUNUN UCUNDAKİ SULTAN
Ermeniler, Avrupalılar'ın kışkırtmalarıyla 19'uncu yüzyılın sonlarına doğru bağımsız olabilmek için Taşnak ve Hınçak komiteleriyle çeşitli isyanlar çıkardı. Dönemin hükümdarı İkinci Abdülhamid, Ermeniler'e taviz vermeyip bağımsızlık yolunu tıkayınca Ermeni teröristler Sultanı en büyük düşman olarak gördü.
Taşnakçılar, 1904'te Sofya'daki kongrelerinde, başta İstanbul olmak üzere Osmanlı topraklarında eylemler yapılmasını kararlaştırdı. Ermeni teröristler bu defa kendilerine en büyük engel olarak gördükleri Sultan İkinci Abdülhamid'i hedef olarak seçmişlerdi. Anarşist Belçikalı Edouard Joris ile anlaşıp, suikast hazırlıklarına başladılar. İkinci Abdülhamid'e yapılan suikast teşebbüsü Vahdettin Engin'in "Kurtlar Sofrası'nda Osmanlı" ve Haluk Selvi'nin "Sultana Suikast" isimli kitaplarında teferruatlı olarak anlatılır.
ŞEYHÜLİSLAM SULTANI ÖLÜMDEN KURTARDI
Vahdet hocamızın eserine göre hadise şu şekilde cereyan etmişti:
Ermeni teröristler, uzun süren takip sonucunda İkinci Abdülhamid'in Cuma Selamlığı'nda eylemi gerçekleştirmeyi kararlaştırdı. Sultanın camiden çıkıp arabasının yanına varması 1 dakika 42 saniye tutmaktaydı. Saatli bomba yerleştirilmiş bir araba cami dışına getirilecek ve padişahın arabası geçerken patlatılacaktı. Teröristler, 21 Temmuz 1905 Cuma günü 80 kilogram patlayıcı madde ihtiva eden bombalı arabalarıyla Yıldız Camisi'ne geldiler. Plan görünüşte işliyordu. Ancak namaz bitiminde Şeyhülislam Cemaleddin Efendi, İkinci Abdülhamid'in yanına gelerek lafa tuttu. Bu arada saatli bomba, müthiş bir gürültüyle patladı. Cemaleddin Efendi tarafından tesadüfen birkaç dakika oyalanan İkinci Abdülhamid suikasttan kılpayı kurtulmuştu. Ancak çevredeki 26 kişi hayatını kaybetmiş, 58 kişi ise hafif veya ağır yaralanmıştı. Ayrıca 20 kadar hayvan telef olmuş birçok araba enkaz haline gelmişti. Suikast teşebbüsü ülke içinde ve dışında büyük yankı uyandırdı. Soruşturmanın başlamasından kısa bir süre sonra Charles-Edouard Joris ve bazı suçlular yakalandı. Bazı teröristler ise yurt dışına kaçmayı başardılar.
TERÖRİSTİMİZİ VERİN
"Bombalı terör eyleminden sonra Batılı devletler üzüntülerini bildiren mesajlar göndermişlerdi. Ancak tutuklamaların açıklanmasından sonra Osmanlı yönetimi Avrupalı diplomatların baskınına uğradı. 'Joris sivildir, sivil hâkimler yargılasın' diye tutturdular. Hükümet baskılar üzerine sivil bir soruşturma komisyonu kurdu. Mahkemeye çıkarılan Belçikalı Edouard Joris'in idam cezasına çarptırılacağı muhakkaktı. Ancak karar verilmeden bir gün önce 17 Aralık 1905'te Belçika'nın İstanbul Büyükelçisi, Osmanlı hükümetine başvurarak, 3 Ağustos 1838 tarihli anlaşmaya istinaden sanığın iadesini istedi. Mahkeme Joris'i idama mahkûm etti. Büyükelçi de Osmanlı hükümetine tekrar başvurarak, cezasını Belçika'da çekmek üzere, Joris'in teslimini istedi. Osmanlı yönetimi 3 Ağustos 1838 tarihli anlaşmanın Belçika'ya böyle bir hak tanımadığını beyan ederek isteği reddetti. Belçika hükümeti ise Joris'in teslimini, hakettiği bir cezadan kurtarmak maksadıyla istemediklerini, anlaşma ile kendilerine bahşedilmiş haklardan vazgeçmek istemediklerini söylüyordu. Ancak Türkçe anlaşma metninde ceza davaları söz konusu olduğunda Belçika'ya hiçbir şekilde yargılama hakkı tanınmamaktaydı.
Osmanlı hükümeti, Osmanlı mahkemelerinde cezalandırılıp, mahkûmiyetlerini Osmanlı cezaevlerinde tamamlayan Fransız, Rus, İngiliz, İtalyan ve Avusturya uyruklu yabancıların bir listesini de Belçika'ya sundu. Osmanlı yönetimi Belçikalı anarşisti geri vermemek için bir süre daha direndi. Ancak Osmanlı İmparatorluğu, diğer Avrupa başkentlerinden de Belçika'yı destekleyen talepler gelmeye ve bu talepler tehdit halini almaya başlayınca Batı dünyasının baskılarına boyun eğdi. Sultan Abdülhamid, canına kasteden Joris'in idam cezasını önce müebbet hapse çevirdi, sonra da affetti. Joris Belçika'ya iade edilmedi ama pasaportu verilerek Avrupa'ya gönderildi. Onlarca kişinin katili bir terörist serbest kalmıştı. "Kan dökmekten hoşlanmayan padişahımız, canına kasteden katili affetme yüceliğini gösterdi" diye resmi bir bildiriyle meselenin üstünü kapattık.
ADIM ADIM BOMBALI TERÖR
Charles-Edouard Joris, sorguda olan biten her şeyi anlatınca olayın bütün safahatı aydınlanmıştı. Sofya'da suikast kararı aldıktan sonra terörist Kendiryan, Belçikalı anarşist Joris ile temas kurmuştu. Kendiryan, Joris, Samuel Fain, Robine Fain ve Lipa Rips İstanbul'da bir ev kiralayarak günlerce suikast planını tartıştı. Bombalı arabayla suikasta karar verilince, Viyana'dan istedikleri gibi bir fayton satın alındı. İstanbul'a gönderilen araba, gümrükten çıkarılarak Şişli'de bir ahıra kondu. Teröristler, Rus konsolosluğundan temin ettikleri sahte izinle Yıldız Camisi'ndeki Cuma selamlıklarına defalarca gidip, yabancılara ayrılan yerden, padişaha ne şekilde suikast yapılabileceğini hesapladı. Sonunda araba içine yerleştirilmiş bir saatli bombanın padişahın arabasının yanında patlatılmasına karar verdiler.
Paris'te satın alınan bomba birçok ayrı paket hâlinde parça parça olarak Atina ve Varna yoluyla İstanbul'a getirtildi. Gerek arabanın satın alınması, gerekse suikasta yönelik harcamaların toplamı 300 bin frangı bulmuştu. Para, Amerika, Rusya ve Bulgaristan'daki Ermeniler tarafından temin edilmişti. Suikastın gerçekleştirileceği gün titreşimin önlenmesi için tekerlerine lastik takılmış, araba Yıldız Camisi'ne getirildi. Arabadaki saatli bomba sultanın camiden çıkıp kendi arabasının yanına geleceği zamana göre ayarlandı. Her şey önceden planlandığı gibi yolunda gidiyordu. Fakat İkinci Abdülhamid o gün her zamankinden farklı olarak namaz çıkışı biraz oyalanınca, önceden kurulmuş olan saatli bomba patladı ve suikast başarısız oldu. Suikast başarılı olsaydı, sultanın öldürülmesinden sonra Ermeni teröristler, Bâbıâli'yi, Tünel'i, Galata Köprüsü'nü, Osmanlı Bankası'nı ve birçok resmi daireyi havaya uçurarak İstanbul'u kan gölüne çevireceklerdi.