TRUMP'IN gitmesi Biden'ın gelmesi, Beyaz Saray'a çıktıktan sonra ALASKA'da Çin ile aynı masaya oturulması, Washington'un Kuzey Akım 2'de yaptırımları yumuşatması, Dassault gibi önemli isimlerin helikopterlerinin düşmesi sonucu ölmesi, Pentagon'un tarihin en gizli ve güçlü orduyu kurması, Beyrut'un atom bombasını andıran patlama ile sarsılması, Kanal İstanbul tartışmasının hiç bitmemesi, muhalefetin REZERVİ diline dolayıp yüklenmesi, Covid'in gündemdeki yerini koruyor olması ve daha pek çok şey...
Ve ülkenin gündemi olan çıkışlar iddialar...
Uzaktan bakılınca birbirleriyle ilgisi olmayan görüntüsü veren çok şey aynı satranç tahtasındaki taşlardır...
Keskin bir dikkatle odaklanmadığımız için gözden kaçırmaktayız...
Binlerce kez yazdım 'Önemliolan Türkiye'nindünya üzerindekikonumudur' diye...
Ankara'nın hangi kutupta hangi ittifakta olduğu içerideki her adımı etkilerdi. Sorun da buydu sanırım...
Açalım...
Nisan ayının başlarında Çin'in Ankara Büyükelçisi, Meral Akşener ve Mansur Yavaş'ı hedef alan sözleri nedeniyle Dışişleri Bakanlığı'na çağrıldı. Çin'in Ankara Büyükelçisi Liu Şaobin'e, Büyükelçiliğin Twitter hesabından yapılan paylaşımlardaki ifadeler konusunda duyulan rahatsızlık dile getirildi.
Peki ne olmuştu?
Meral Akşener ve Mansur Yavaş'ın Twitter hesaplarını etiketleyip "Çin tarafı, herhangi bir kişi veya gücün, Çin'in egemenliğine ve toprak bütünlüğüne herhangi bir şekilde meydan okumasına kararlılıkla karşı çıkmakta ve bunu şiddetle kınamaktadır.
Çin tarafı, haklı karşılık verme hakkını saklı tutmaktadır" denmişti.
Uygur Türkleri üzerinden yaşanan tartışma bitmiş ancak bir süre sonra yenisi başlamaktır... ABD Başkanı Biden 1915 olaylarını SOYKIRIM olmak niteledi, tansiyon çıktı. ABD Ankara Büyükelçisi David Satterfield de davet edildi.
Yani dünya üzerindeki iki büyük gücün iki ismi uyarılıyordu...
İki büyükelçi olayındaki çerçeve, aslında olan biten her şeye AYNA oluyordu. Arka planda hem ABD, hem de ÇİN Türkiye'nin bağımsız politika izlemesinden rahatsızdı. Ankara çıkarı gereği bildiğini yapıyor bu da güç odaklarını rahatsız ediyordu.
Türkiye ısrarla bir ŞIKKI SEÇMEYE ZORLANIYORDU. KİLİT ÜLKE OLMANIN BÖYLE ZORLUKLARI VARDI. Amaç kesinlikle Başkan Erdoğan'a bir takım basınçlarla yön değiştirtmekte.
Bu da aşıdan turizme kadar olan eksende kendini göstermekteydi.
Yeni dengeyi kurmak isteyenler, Türkiye'yi yanında görmek niyetindeydi. Kendi çıkarlarına göre adım atan Türkiye, kimyaları bozuyordu. İstenmeyen de buydu...
Belki çok kişi bu amaçla sahne alan ancak kendini gizlemeyi başaran yabancı istihbarat örgütlerini göremiyordu...
Türkiye üzerindeki basınç belli ki artacaktı. Amaç Başkan Erdoğan'ı eksen değiştirmeye zorlamaktı.
Muhalefetin tamamına yakınının temsil ettiği çizgiye gelen Erdoğan'ın BATI için en uygun tercih olduğu SIR değildi. Şu an için ülkenin gündeminde olanların konuşulanların arka planında da bu yatmaktaydı. ANKETLER üzerinden pazarlaması yapılan sonuçlar, KÜRESELDENKLEMDE karşılık bulmuyordu.
Çünkü İKİ BÜYÜKGÜÇ MERKEZİ DE ERDOĞAN'ı yanında istiyordu.
Amaç Erdoğan'ın yol arkadaşlarını değiştirmekti. Yeni bir koalisyon ruhuyla yol almasını sağlamaktı...
KÜÇÜK ancak etkili bir soruyla yazıyı bitirelim...
Erdoğan davet etse 'Gelin birlikteçalışalım' dese hangi parti buna itiraz ederdi?
İsimlerin önemi yok ancak böyle davete çoğu koşarak katılırdı..
Amaç da bu davetin oluşmasını sağlamaktı...
Olanlara böyle bakmakta fayda vardı...
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.