Tarımımız mahvoldu muhabbetlerini seven hatta bu konuda kitap bile yazan birisi, hem de koruma alanındaki tarım arazisine villacıklar yapmış. İmar Barışı'na demediğini bırakmayan bir başkası da, işyeri olarak kayıtlı binasını iki misli büyütüp konut olarak İmar Barışı'na müracaat etmiş.
Husumet dolu muhalifliği ile öne çıkan birisi arsasına kaçak yapı kondururken, hainliği tescillenme aşamasındaki kaçak Can Dündar da hazine arazisindeki ormana tecavüzle villasına havuz ve bahçe ilave etmiş..
Soner Yalçın, yılmaz Özdil, Fatih Portakal ve can Dündar'ın imar marifetleri, son günlerde gazete ve televizyonlarla birlikte sosyal medyanın da ilgi odağı. Meseleye 'ne var canım, herkes gibi onların da olabilir' şeklinde yaklaşanlar var tabii. Ama bu isimlerin taraftar kitlelerinde şaşkınlık yaşandığı da vaki…
Yılmaz Özdil'in inşaatı ile başlayıp sonra diğerlerinin yaptıklarının ortaya çıkması ile devam eden bu furyanın nerede duracağı da belirsiz. Önümüzdeki günlerde, kendilerini iyi pazarlamış olsalar da, sahip oldukları ile hayatlarının akışı pek uyuşmayan başka bazı isimlerin de iplikleri pazara çıkarsa, şaşırmamak gerek.
Yakın tarihte milletimizin ağır bedeller ödemek zorunda kaldığı ve birçoğunun hesabı henüz sorulamamış süreçlerde aktif rol oynayarak izahı güç mal varlıklarına sahip olanların sayısı hiç de az değildir herhalde…
Minareyi çalarken kılıfını iyi hazırlayanlar açısından belki problem çıkmayabilir. Ama gerçeklerin mutlaka ortaya çıkma huyu olduğunu ve bunun bazen beklenmedik şekillerde gerçekleştiğini de unutmamak gerek.
Objektif davranmak yerine, gerektiğinde birtakım uydurma iddialarla her konunun aykırı taraflarına dikkat çekmeye çalışan ve sözde dürüstlük abidesi imiş gibi davranan bu kişilerin kuralsız işleri 'ekran başka gerçek başka' sözünün ne kadar doğru olduğunu gösteriyor.
İsmi geçenlerin artık mahkeme ya da belediyeler tarafından takip edilen dosyaları ile ilgili neler yaşanacağını, hep birlikte göreceğiz.
DEĞER Mİ!..
Meselenin belki de ilgili kişilerin hiç akıllarına gelmeyen tarafı ise, adı geçenlerin bir gün bulundukları konumlardan ayrıldıklarında, geriye ne bırakmış olacakları…
Bunlar toplum tarafından tanınan ve bilinen isimler. Yaptıkları ve yapmaya çalıştıkları da her konuya olumsuz taraflarından yaklaşarak muhalif damarları kabartmak... Vazifelerini ancak böyle yerine getireceklerine inanmışlar çünkü.
Bu tavrın memnun ettiği ve 'yüreklerinin yağını erittiği' kesimler olduğu malum. Ancak, sadece muhalefet yapmaya odaklandıkları için yazarken ve konuşurken bol miktarda yalana başvuruyorlar ve bunlar da eninde sonunda ortaya çıkıyor.
Taraftarlarının bir kısmı işin doğrusunu bilmese de, ne yaptıklarının ve dahası bütün bunları niçin yaptıklarının farkında olanlar da var. Bu da, ileride bir gün isimleri zikredildiğinde kendilerini hayırla anmayacak çok kişi olacak demektir.
Her nelere sahip olurlarsa olsunlar, eğer geriye bırakılacak en önemli şeyin 'hoş bir sada' olduğuna inanıyorlarsa, durum onlar açısından vahim.
İnsanlarda kızgınlığa, kıskançlığa hatta haset duygusuna yol açacak şekilde yazıp konuşanlar, özellikle de bulundukları konumdan ayrıldıklarında, oluşturdukları olumsuz havanın kendi aleyhlerine dönebileceğini unutmamalı… Meseleyi anlamak için sosyal medyaya bakmak kafi…
Sahip oldukları mal varlıklarının, toplumun tepkisini çekmeyi göze alarak yaptıklarına değip değmediğine karar verecek olan da kendileri…
Ama, geride 'hoş bir sada' bırakabilmek, yine de önemli…