Herhalde farkındasınızdır, YSK'nin İstanbul seçimlerini iptali ile ilgili muhalif değerlendirmeler yapanların nerdeyse tamamı işin teknik kısımlarını görmezden gelme konusunda kararlı…
CHP adayı Ekrem İmamoğlu'nun kazanmış olmasından çok AK Parti kaybetti diye heyecanlanan bu çevrelerin yaptıkları değerlendirmelerde söylediklerinin etkisini azaltma riski olan konulara girmemeye özen göstermeleri, dikkat çekici…
Sandık kurullarının memur olması gereken başkan ve üyeleri arasında memur olmayan kişiler konusunun YSK'nin iptali ile ilgili en önemli gerekçe olduğu malum.
'Mülki amirler tarafından bildirilen memurlar arasından ilçe seçim kurullarının kura ile seçtiği sandık kurulu başkan ve üyelerinden bir kısmının memur olmaması' meselesi ile ilgili ilginç senaryolar üreten bu çevreler, kasıtlı olduğu anlaşılan kötülük organizasyonunu akılları sıra gizlemeye çalışıyorlar.
Mülki amirlerin gönderdiği memur listelerinden kurayla seçilmesi gereken başkan ve üyelerin arasına memur olmayanların nasıl karıştığı ya da karıştırıldığı, meselenin bam teli.
Bunu bildikleri için olacak, 'sandık kurulları için yeterli sayıda memur bulamayan ilçe seçim kurullarının, 2018'de kanun değişmeden önce yaptıkları gibi bazı bankalar ve belediye şirketlerine yazı yazarak personel istediklerini' vurgulama ihtiyacı hissediyorlar…
Ne imiş, kanun değişmeden önce yaptıkları gibi yapmışlarmış…
İyi ama Seçim Kanunu değişmiş ve 'ilçe seçim kurulları mülki amirlikçe gönderilen ilçedeki kamu görevlileri listesinden ihtiyaç duyulan sandık kurulu başkanı sayısının iki katı kamu görevlisini ad çekme suretiyle tespit eder ve bu kişiler arasından mani hali bulunmayanları sandık kurulu başkanı olarak belirler' diyor.
Husumetin böylesi…
YSK'nın kararını eleştirmeye meraklı olanlar, başlarında kıdemli hakimler bulunan ilçe seçim kurullarının nasıl olup da kanun hükmünü yok saydıklarını izah etmek zorunda. Tabir caizse, mızrağı çuvala sığdırmaları gerek yani...
Seçim Kanunu işin bundan sonrasını da kurallaştırmış ve 'Sandık kurulu başkanının gelmemesi halinde, kamu görevlileri arasından belirlenen üyenin, bu üyenin de bulunmaması durumunda en yaşlı üyenin kurula başkanlık etmesini' emretmiş.
Kanunda kamu görevlilerinin yetmemesi durumunda herhangi bir banka ya da belediyeden birilerinin çağrılması gibi bir ayrıntı yok. İlçelerdeki memur sayıları da, sandık kurulu başkanı ve üye ihtiyacını rahat bir şekilde karşılar zaten.
Bu arada Seçim Kanunu'nda yeri olsa da, YSK'nın aldığı ve 31 Mart seçimlerinde kısmen uygulandığı anlaşılan karar sebebiyle sandık kurulları ile ilgili itiraz meselesinin işlevsiz kaldığını da hatırlatalım… YSK Kararı üzerinden mağduriyet peydahlamaya çalışanlar, sözlerinin arasına itiraz konusunu da sıkıştırmayı ihmal etmiyorlar çünkü…
Bu kesimler, 'bir zarftaki 4 oydan neden sadece birisi iptal ediliyor' ile başlayıp, 'sandık kurullarının tespitindeki hatanın bedelini vatandaş ödememeli'ye kadar eleştirilerinin tamamının makul açıklamaları olduğunun farkındalar.
Dahası İstanbul'un ilçelerinde oyların yeniden sayılmasını engelleyen CHP'nin, YSK'ya iptalden başka bir yol bırakmadığını da iyi biliyorlar. Gürültü çıkarmaları ise, mağduriyet havası oluşturmaya yönelik.
Gerçekte neler yaşandığı ve bunların nasıl olup bittiği, AK Parti ve Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan husumeti sebebiyle adeta gözleri kararanlar açısından önemsiz.
Ancak gerçekler açıkça ortada olduğu için, mızrağı çuvala sığdırmaya uğraşanlar gülünç duruma düşüyorlar…