Hac için kutsal topraklara gelenler, Arefe gününe kadar Mekke-i Mükerreme ve Medine-i Münevvere'de ibadetle meşgul olduktan sonra Arefe Günü Arafat'ta buluşurlar.
Arafat'ta gerçekleşen bu buluşma için Mahşerin dünyadaki provası ve benzeri değerlendirmeler yapılır... Dünyanın çeşitli coğrafyalarından gelmiş, dilleri, renkleri, yaşları ve cinsiyetleri farklı Milyonlarca Müslümanın buluşması için herhalde uygun bir benzetmedir bu...
Ancak söylemek gerekir ki Medine-i Münevvere'nin namaz vakitlerini ve Mekke-i Mükerreme'nin hemen her zamanını da mahşer provası olarak düşünebilmek de mümkün.
Oldukça geniş bir alana yerleşmiş olan Harem-i Şerif'e gelen onlarca yoldan günün hemen her saatinde Kabe'ye doğru adeta bir sel gibi akan insan kalabalığı, Hac dönemlerinde Mekke'nin sıradan hallerinden...
Hacı adaylarından kimileri umre için, kimileri de nafile tavaf etmek, namaz kılmak ya da Kabe'yi seyrederek Kur'an okumak için Harem'e akıp duruyorlar.
Harem civarındaki baş döndürücü insan ve araç trafiğinin en ilgi çekici tarafı da, yorgun da olsalar hacı adaylarının hemen tamamının gülümsemeleri...
Ülkemizden gelen hacıların 30 bin kadarını çeşitli özel kuruluşların getirdiği malum. Mekke ve Medine'de bu kuruluşların varlıklarını da hissedebiliyorsunuz.. Ancak belirtmek gerekir ki, Hac denince akla ilk olarak Diyanet İşleri Başkanlığı geliyor...
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş da, hem haccını eda etmek ve hem de kurumunun çalışmalarını yakından izlemek için kutsal topraklarda.
Takip edebildiğimiz kadarıyla oldukça yoğun bir programı var Diyanet İşleri Başkanı'nın. Bir yandan şartların gereği olarak birtakım görüşmeler yaparken, Bir yandan da Diyanet İşleri tarafından kullanılan yerleşim yerlerini ziyaret ederek, hacı adaylarıyla görüşüyor ve çalışmalar hakkında bilgi alıyor...
İki milyon kişi Hac için sırada...
Türkiye'den gelen basın mensuplarıyla buluşması sırasında Diyanet ve hac konusunda çeşitli bilgiler veren Prof. Ali Erbaş, hacla ilgili ülkemize verilen kontenjanın artırılması konusunda sürekli gayret ettiklerini söyledi. Belli ki Hac için sırada bekleyen 2 milyon civarındaki insanımız onları da düşündürüyor...
Her iki şehirde de hacı adaylarının kaldığı birçok binanın önünde Diyanet'in flamalarını görebilmek mümkün. Suudi Arabistan'ın biraz da mecburiyetten dolayı uyguladığı kota sebebiyle Türkiye'den resmi olarak hacca gidebilen toplam 80 bin kişinin 50 binini kendisi getirmiş olan Diyanet İşleri Başkanlığı, şirketler kanalıyla hacca gelenlere de değişik hizmetler veriyor.
Özel kuruluşlar bünyesinde hizmet veren Diyanet'e bağlı imamlar, insanların ibaretlerini sahih bir biçimde yapabilmeleri konusunda gayret ediyorlar. Hizmetlerin denetlenmesi başta olmak üzere, hacı adaylarının sağlık ve başka problemlerinin halli için de Diyanet'in aktif destekleri söz konusu.
Hac döneminde, 50 bin kişisi doğrudan olmak üzere toplamda 80 bin kişiye hizmet veren Diyanet İşleri Başkanlığı'nın kutsal topraklarda bu dönemde istihdam ettiği personel sayısı da yaklaşık 5 bin.
Hizmetlerini sürekli olarak geliştirmeyi hedefleyen Diyanet İşleri, hacıların damak tatlarını düşünerek her iki şehirde de yemek fabrikası kurmuş. Özel şirketlerden birçoğunun da benimsediği bu uygulama ile, Türkiye'den hacca gelenler, evlerindeki damak tadını burada da bulabildikleri gibi sağlık konusunda da emin oluyorlar.
Diyanet, hacı adaylarımızın karşılaşabilecekleri çeşitli rahatsızlıkların tedavisi için, Mekke ve Medine yanında Arafat'ta da hastane kurmuş.