Muhalefet partileri dönüşümlü olarak "erken seçim" tarihi vermeyi seviyordu. Elbette hiçbirisi tutmadı. Son haftalarda buna ara vererek "üçüncüittifak" ve "cumhurbaşkanlığı adaylığı" konularına odaklandılar. HDP eski eş genel başkanı Demirtaş "Ya HDP ile birliktedemokrasi ittifakı kurun ya daHDP üçüncü ittifakı kurar" diyerek partisinin marjinalliğini aşma ve seçimlerdeki pazarlık gücünü hatırlatma çabasında. İYİ Parti Genel Başkanı Akşener ise henüz adını koymadan son düzlükte muhalefetin ortak çatı adayı olma ya da üçüncü bir ittifak kurma hamleleri için hazırlık yapıyor. Şu ana kadarki performansı ile iki seçeneği de elinde tutuyor denilebilir. CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu ise bir programdaki soru üzerine "Millet İttifakı'nda ortak görüş olursacumhurbaşkanı adayı olurum" diyerek önceki "Genel başkanlar aday olmasın" tezini terk etti. Bu tezin sadece kendisini ve kısmen CHP'yi bağladığını nihayet gördü. Kılıçdaroğlu'nun aday olacağını hiç sanmıyorum. Hiçbir turda Erdoğan karşısında şansı olmadığını bilecek kadar siyaset yaptı. Ve hâlâ zihninde çatı aday çıkarma stratejisi ağırlıkta. 2019 yerel seçimlerinin sonuçları bu şekilde düşünmesini kolaylaştırıyor. Kılıçdaroğlu, muhalefetin çatı adayını belirleme gücünü artırabilmek için kendi ismini öne attı. Diğer bir deyişle, Akşener'in muhalefet cephesinde son dönemde artan popülaritesini dengelemek için eski tavrını değiştirdi. Muharrem İnce'nin ayrılmasından sonra parti içinde ciddi bir sorunu olmadığı açık. Akşener ise rahat. Kılıçdaroğlu'nun açıklamasını "Aday olmayı düşünebilir,burada bir sakınca yok" diyerek karşıladı. Esnaf gezileri ve siyasi polemiklerde aldığı tavırlarla fark oluşturduğunu düşünüyor. Küçük partilerin kendisine yakın duracağını hesaplıyor. HDP'nin seçimler yaklaştığında CHP marifetiyle ister birinci turda ister ikincisinde ikna edilmesini bekliyor. Bu açıdan bakıldığında önümüzdeki iki yılda Akşener kendisini Erdoğan'ın karşısına çatı aday olarak konumlandırma hedefine yürüyor. Kendi aday olamasa bile bu yolla kimin aday olacağını belirleme gücünü kazanabileceğini umuyor. Aslında bütün bu hesaplar seçim sisteminin değiştirilmesini ve ittifak içi baraj olup olmayacağının netleşmesini beklemek zorunda. Başlıktaki soruya geri dönersem, benim cevabım "Hayır."
Cumhur İttifakı'nın cumhurbaşkanı adayı Cumhurbaşkanı Erdoğan olarak şimdiden belli iken muhalefet hâlâ çok dağınık. İki yıllık uzun seçim maratonu salgının bir miktar rahatlamasıyla yaz aylarında hız kazanacak. Muhalefetin "tek adayla mı, çok adaylamı seçime gidelim" ya da "iki ittifaklamı, üç ittifakla mı gidelim" tartışmaları iktidarı hiç rahatsız etmiyor. "Seçimlereyakın bu konuları kararlaştırırız" tavrının üreteceği imkânlardan Cumhur İttifakı'nın ziyadesiyle istifade edeceğini düşünüyorum. Seçim sistemi düzenlemesi yapılmadan önce başlayan bu adaylık peşrevlerinin yeni versiyonlarını duymaya hazır olalım.
SEKÜLER FANATİZMİN SON LİNCİ
Geçen haftadan bu yana Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın'ın "Hiç oldum" türküsüne kopuzuyla eşlik ettiği için kendi mahallesi tarafından linç edilen "Erkan Oğur" hadisesini konuşuyoruz. Malum, seküler-solcu mahallenin türlü tonlarıyla uyguladığı ağır baskı sonucu Erkan Oğur pes etti. "İçimin bir köşesi cız etmişti,belki benim de hatam olmuş olabilir,Saray'ın verdiği ödülü kabul etmemiştim" diyerek ideolojik özeleştiride bulundu. Muhtemelen mahallesi müzisyenin "tövbesini" bu defalık kabul eder. Ancak geriye kalan ötekileştirme ve nefret sözcükleri sağduyulu herkesi üzdü. Bir türküye eşlik etmeyi siyasi propagandaya alet olmak şeklinde yorumlayan bu zihniyet hiçbir evrensellik, kuşatıcılık iddiasında bulunamaz. Hınç ve öfkede insani değerleri boğan bu yaklaşım aslında bir taraftan da Türkiye'yi neden hâlâ AK Parti'nin yönettiğini açıklamakta. Bu kadar derin bir ötekileştirme özgüvenin ya da iddianın değil fanatizmin sonucu. Oğur'a diz çöktüren linç bir kez daha gösterdi ki bu ülkede İslamimuhafazakâr kesimler daha kapsayıcı, özgüvenli ve hoşgörü sahibi. Farklı kesimlerle çalışmaya ve birlikteliğe daha açık. Muhalefetin elit kesimleri ötekileştirici-seküler fanatizmden kurtulamıyorlar. Türkiye'yi yönetme özgüvenine ulaşmaktan ise hayli uzaklar.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.