Yeni anayasayı tartışmak, partilerin Türkiye vizyonlarını netleştirir
05.02.2021, Cuma
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeni sivil anayasa yapalım çağrısı ile 2023 seçimlerinin ana tartışma eksenini belirledi. "Sivil anayasa" darbecilerin otoriter ruhunun sindiği 1982 Anayasası'nın kabulünden kısa süre sonra ortaya çıkan ve yaygın kabul gören bir ihtiyaç. Bu yüzden son 39 yılda çok sık anayasayı tartıştık ve 19 kez değişiklik yaptık. Ancak siyasi sorunlarımızı anayasal düzlemde tartışmayı hâlâ tamamlayamadık. Nitekim muhalefetteki dört partinin bir araya gelerek yeni anayasa için ortak prensipler belirlediği iddiası, İYİ Partili Ümit Özdağ tarafından kamuoyu ile paylaşılmıştı. Bu iddiayı ne yalanlayabilen ne de doğrulayan muhalefetin şimdi de "güçlendirilmiş parlamenter sistem" önerisi etrafında iktidar karşıtı bir blok kurma çalışmaları yürüttüğü malumumuz. Hatta CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu bu arayışı "demokratlar vs otoriterler" şeklinde formülleştirme çabasında.
Meydan okuma "Sivil anayasa" çağrısı hem reform gündeminin devamı hem de muhalefete bir meydan okumadır. MHP'nin çağrıya hızla olumlu cevap vermesiyle Cumhur İttifakı'nın cumhurbaşkanlığı sistemini temel alan bir çalışma yapacağı netleşti. Erdoğan, "yeni anayasa sürecinindünyanın ve bölgemizin sonyıllarda geçirdiği büyük değişimlerin" Türkiye'nin "önünde açtığı fırsatlarındeğerlendirilmesini kolaylaştıracak" bir süreç olmasını istiyor. 2011 seçimleri sonrasında Meclis'te grubu bulunan tüm partilerin eşit sayıda üyesiyle temsil edilen Anayasa Uzlaşma Komisyonu, 4 aşamalı sürecin ikincisi olan metin oluşturma sürecinde tıkanmıştı. Elbette bugün 2013'te dağılan komisyonun bıraktığı noktada değiliz. Ancak 4 partinin üzerinde uzlaştığı 59 maddeyi temel almak ortak bir zemin oluşturmaya katkı verebilir. 2017'de yapılan sistem değişikliğinden sonra yeni anayasa tartışmasının iki ekseni var. İlki, Cumhur İttifakı için başkanlık sisteminin yerleştirilmesi, muhalefet için parlamenter sisteme dönüş ekseni. İkincisi, demokratik hak ve özgürlükler temelinde katılımcı, çoğulcu ve kapsayıcı anayasa yazma ekseni. Bu iki eksenin tartışılması, siyasi partilerin Türkiye vizyonlarının ne olduğunu netleştirmek için fırsat üretir. Siyaset yapmanın zeminini genişletir.
Tartışmadan kaçmak mümkün mü?
Bu noktadan sonra hangi argümanla olursa olsun yeni anayasa tartışmasından kaçmak, savunmacı konumda olmak demektir. Muhalefetin yeni anayasa çağrısına verdiği ilk tepkiler, bu çıkmaza düştüklerini gösteriyor. Erdoğan'ın sürpriz çağrısına hazırlıksız oldukları açık. Bu çağrının muğlak bir parlamenter sistem önerisi ile farklı dünya görüşlerinden partileri gevşek şekilde de olsa toparlamaya çalışan CHP'nin ve diğer muhalefet partilerinin işine gelmediği aşikâr. Şimdilik "mevcut anayasayıuygula", "önce zihniyet değişimilazım", "gündem değiştirme", "muhalefetibölme çabası", "kutuplaşmayıartırma taktiği" ve "tek adam sisteminigüçlendirme isteği" gibi argümanlar öne çıkıyor. Nitekim Kılıçdaroğlu ilk tepkisini bu minvalde verdi. "Yeni anayasatartışmasını başlatmak için varolan anayasaya uymak gerekir" diyerek Cumhurbaşkanı'nın tarafsızlığı konusuna işaret etti. İYİ Parti Genel Başkanı Akşener de "gündem değiştirme" imasında bulundu. Bu tepkiler muhalefet cenahından daha sert eleştirilerin geleceğini gösteriyor.
Ne sonuç çıkar?
Meclis aritmetiği ne Cumhur İttifakı'na ne de muhalefete kendi başlarına uzlaşabilecekleri anayasa değişikliğini referanduma götürmeye (360 vekil) müsaade ediyor. Her iki taraf da sistem tercihinde ısrarcı olduğuna göre ufukta "büyük uzlaşma" görünmüyor. Tek ihtimal, Millet İttifakı tarafında kısmi bir çözülmenin yaşanması. Bu da çok sancılı bir ihtimal. Bu ihtimali engellemek için CHP'nin "tek adamrejimini güçlendirme" polemiğiyle yeni anayasa tartışmasını boğma çabası hiç şaşırtıcı olmaz. Yeni anayasa tartışmasını "strateji" diye mahkûm edenlere katılmıyorum. Böyle bakılırsa muhalefetin "güçlendirilmişparlamenter sistem" önerisi de bir strateji. Siyaset, rakip stratejilerin etkileşiminden ve mücadelesinden yol alır. Referanduma gidecek sayı bulunamasa da farklı Türkiye tasavvurlarının yarışacağı demokratik bir tartışmayı yapabilmeliyiz. "İktidara yarar" kaygısıyla tartışmayı baskılamak "savunmacı ve korkak" bir yaklaşım olur.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.