Dünya gündeminin önde gelen konuları Dağlık Karabağ çatışması, Avrupa'da İslam karşıtlığı ve ABD seçimleri. Son yıllarda alıştığımız üzere üç konu da Türkiye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ile birlikte tartışılıyor. Bakü, Türkiye'nin desteğiyle Güney Kafkaslar'da dengenin değişmesinden memnun, 5+2 reyonu adım adım ele geçirmekte. Erivan bütün "Türkiye bizimle savaşıyor" kışkırtmalarına rağmen başarısız. Gidişat, Dağlık Karabağ'a Azerbaycan içerisinde özerklik verilebilecek bir yolda. Moskova masada Türkiye'nin olmasını kabullenmek zorunda. İdlib'de Feylak Eş Şam milislerine yapılan bombardıman Moskova'nın Ankara'yı dengeleme çabası olarak okunsa da Rus lider Putin, hem Suriye'de hem Kafkaslar'da Erdoğan ile çalışmak durumunda olduğunun farkında. Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev'in söylediği gibi Türkiye, üç güney Kafkasya ülkesiyle sınırları olan yegâne ülke.
Türkiye, sadece bölgesel değil küresel çaptaki birçok konuda söz sahibi bir ülke. Dahası bunu devam ettirmek mecburiyetinde. Temel sebebi de herhangi bir ideolojik arayış değil. Aksine jeopolitiğin Ankara'ya getirdiği meydan okumalar ve yüklediği sorumluluklar. Yani istese de kaçamayacağı zorunluluklar... Avrupa ve Kuzey Afrika'dan Doğu Akdeniz, Ortadoğu, Karadeniz, Kafkaslar ve Orta Asya'ya uzanan hatlardaki her konu bir şekilde Türkiye'yi etkiliyor. Saymakla bitmiyor. İster Suriye ve Irak'taki iç savaşlar yüzünden oluşan mülteci ve terörizm sorunları olsun, ister İran yaptırımları veya Kudüs'ün ilhakı olsun. Hiçbirinden kaçılamıyor.
Kafkaslar'daki çatışma da Doğu Akdeniz'deki enerji de Avrupa'daki İslam karşıtlığı da Ankara'nın gündemini belirliyor. Bu sebeple Fransız Cumhurbaşkanı Macron'un İslam karşıtlığına savrulan politikasına Ankara'nın karşı çıkması kimseyi şaşırtmamalı. Erdoğan'ın "yeni haçlı seferi başlatmayın" uyarısını Batı ile İslam dünyasının aynı anda parçası olan Türkiye'nin feryadı olarak görmeliler. Zira Avrupa'daki terör de ırkçıların kıtadan süreceği Müslümanlar da Türkiye'nin sorun listesinde yer alacak.
***
İşte bu gerçekliği görmeyenler her yeni tartışmada Türkiye'nin varlığını fark ederek "yine mi?" sorusunu yöneltiyorlar. Ancak buna alışmak zorundalar, etrafımızdaki geniş coğrafyanın yeni gerçekliği bu. Ankara'nın uluslararası krizlerin neredeyse hepsinde inisiyatif alması macera arayışı değil. Etrafındaki bölgenin sorunlarına aktif müdahalesi. Evet, ciddi bir değişim sözkonusu. Geçmişte kriz ve çatışmaların getirdiği dalgaların altında kalan Türkiye şimdi inisiyatif alıyor. Yumuşak güç ile çözülemeyeceği net olan mücadelelerde sert gücünü de gösteriyor. Bunu da Suriye iç savaşına geç müdahale etmekten aldığı acı ders ile gördü. Sınırlarındaki DEAŞ ve PKK terörü ile derinden hissetti.
Halbuki, 4 milyona yakın Suriyeli'nin Türkiye'de yaşadığını ve diğer 4 milyonun da Ankara'nın kontrolündeki bölgelerde olduğunu Batı başkentleri sadece "Erdoğan bize şantaj yapıyor" demek için hatırlıyorlar. Ankara'nın askeri aktivizmi olmadan Suriye bugünkü görece çatışmasızlığına kavuşamazdı. Yine Türkiye'nin müdahalesiyle Libya'da askeri denge oluştu, şimdi siyasi geçiş müzakere ediliyor. Doğu Akdeniz bir barış ve paylaşım denizine ancak Ankara'nın çıkarlarının tanınması ile ulaşabilir. Yine Ermenistan'ın savaş suçlarına göz yumanlar Azerbaycan topraklarının 30 yıldır işgal altında olmasını geçiştirdiler. Bugün Dağlık Karabağ sorunu çözüme daha yakın.
***
Putin, Türkiye olmadan Doğu Akdeniz, Karadeniz, Kafkaslar ve Ortadoğu'da düzen kurulamayacağını görüyor. Güç boşluklarına anında hamle yapan "yeni Ankara" gerçekliğini tanımak Batılı liderlerin de işine yarayacaktır. ABD'nin yeni başkanı ister Trump ister Biden olsun her ikisinin de ekipleri bölgemizde Ankara ile çalışmanın jeopolitik gereklerine uyanacaklar. Önemli not: İzmir depreminde hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet dilerim. Yaralılara da acil şifa dileklerimi iletirim.