Herkesin "kumpas" olduğunda birleştiği "Külliye'deki CHPli" yalan haberi üzerinden günlerdir CHP'yi konuşuyoruz. Olay netleştikçe Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşen bir CHPli olmadığı anlaşıldı. Ne görüşmenin varlığı, ne verilen isim, ne de araba plakaları doğruydu. Kılıçdaroğlu, isteyerek ya da hatayla kabul ettiği bu yalanı tevil etmek zorunda kaldı. "Erdoğan CHP'yikarıştırıyor dedim,görüşme oldudemedim" noktasınageldi.
Süreçte iki tepki çok kritikti. Onlar olmasaydı belki de bu iddia da sıradan kulis dedikodularından birisi olarak geçiştirilecekti.
İlki, Kılıçdaroğlu'nun iddiayı kendi akışına bırakmayıp "doğru" diyerek sahiplenme hatasıydı. İkincisi de Erdoğan'ın en üst söylemle rest çekerek Kılıçdaroğlu'nu boşa çıkarma maharetiydi.
CHP, bu kumpasın faturasını bildik pişkinlikle başkalarına çevirecek. Ancak olan oldu.
Kaybedenler, hesap yapanlar
Şimdiden bu polemikte Kılıçdaroğlu,Rahmi Turan, Sözcü ve CHP kaybedenlerhanesinin başına yazıldı. CHP içindekibu çekişmeden İmamoğlu'nun istifade ettiğiyorumu öne çıktı. Muharrem İnce'nin cumhurbaşkanlığıadaylığı sırasında yaşananlarıda anlatarak "genel merkezde operasyonyapan bir çeteye" işaret etmesi ise meseleyiCHP için çok boyutlu bir krize çevirdi. Partiiçi rekabet ve tasfiye iddiaları ekranlaradöküldü. Kimin kime nasıl bir kumpas kurduğuüzerine çok sayıda yorum yapıldı.
Benim anladığım İnce'ye 2023 seçimlerinde "cumhurbaşkanı adayı olma hevesinden vazgeç, başka niyetlerimiz var" mesajı verildi. İnce, bu mesajı alır mı almaz mı ileride göreceğiz. Kılıçdaroğlu ise, bu komplonun bir yerinde olsun olmasın, yara aldı. Kuşkusuz bu yara 2020 Kurultayında Kılıçdaroğlu'nun rahat bir şekilde genel başkanlığa seçilmesine olumsuz bir tesirde bulunmaz. Ben, Kılıçdaroğlu'nun 2023'te cumhurbaşkanı adayı olmayacağını düşünüyorum.
Aynı şekilde İmamoğlu'nun da genel başkanlığı istemediği görüşündeyim.
Dolayısıyla Kılıçdaroğlu ve İmamoğlurakip değil. Beklenen şimdidenİmamoğlu'nun adaylığına destek vermesive parti dengelerini buna göre oluşturması.
Bu yalan haberin serencamı henüz bitmedi.
CHP'nin gerçek-ötesi taktikleri ve söylemleri her gündeme geldiğinde birileri "Külliye'deki CHP'li" hikayesini hatırlatacak.
CHP komplolara neden açık?
Bütün bu hikayede benim dikkatimi çeken asıl şey, CHP ve destekçisi gazetecilerin bu tür komplolara inanma kolaylığı... Bilgi teyit edilmeden bir genel başkanın ve "amiral gemisi" ilan ettiği gazetenin başyazarının bu kadar hızlı ikna olması... Kılıçdaroğlu'nun Erdoğan gibi bir siyasetçiye böyle bir malzemeyle sataşmaya cesaret etmesi... CHP'lilerin "içimizden birisi kesinlikle gitmiştir" kanaatiyle bir yalanın peşinde gitmesinin nedenini bu partinin son dönemdeki siyasi kültüründe aramak lazım. Parti içi ayak oyunlarından bahsetmiyorum sadece.
Erdoğan karşıtlığı ile beslenen CHP'nin siyasi aklı "Saray her şeyi yapabilir" şeklindeki bir önyargıya kolaylıkla teslim olabiliyor.
CHP'nin Erdoğan'ı "güçlü öteki" olarak kodlaması kendi iç çekişmelerine malzeme olacak bir zaaf oluşturuyor. İmamoğlu'ndanhızla "kahraman" üretebildiği gibi,"Külliye ile görüşen hain" masalına da aynı hızla sarılabiliyor. Söylem akıl yürütmeyi de etkiliyor demek ki. Kılıçdaroğlu'nun taktikleri artık kendisini ve partisini vuruyor. Dikkat etsin de, bu sis altında parlak piarcılar başka dizayn hesaplarını dayatmasın.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.