Geçtiğimiz hafta SETA, "Uluslararası Medya Kuruluşlarının Türkiye Uzantıları" başlıklı bir rapor yayımladı.
Toplum ve Medya biriminin hazırladığı çalışma diğer çalışmalar gibi medya üzerineydi.
Amacı, ülkemizde faaliyet yürüten uluslararası medya kuruluşlarının yayın politikalarını bilimsel olarak göz önüne sermekti.
Uzun süredir kamuoyunda tartışılan konuya dair bir fotoğraf çekmekti.
Açık sosyal medya ve internet kaynaklarından üretilen bu bilimsel çalışma kısa sürede hedef haline getirildi.
Akademik eleştiriler bir yana "fişleme ve andıç" gibi haksız ve maksatlı nitelemelerde bulunuldu.
Dahası, medyadan siyasetçilere kadar tepki verenler SETA'yı ve üç araştırmacımızıfotoğraflarıyla hedefgösteren bir linç eyleminedönüştürdü.
Bu linç ortamında kurum personelimiz ölüm tehditleri içeren mailler aldı.
***
Uluslararası medyanın "teksesli mi, çoksesli mi bir politika izlediği" konusu kritik bir konudur.
Ülkelerin bu tür kurumlarla nüfuz peşinde olup olmadıkları hem akademik çalışmaların hem de siyasetin tartışma alanındadır.
Hatta sosyal medyanın seçimlere müdahale anlamındaki yeri ABD kamuoyunu uzun süredir meşgul etmekte.
ABD düşünce kuruluşları tarafından Rusya kökenli medya kuruluşlarının "manipülasyonlarını" konu alan çalışmalar yapıldı. SETA'nın "medyaçalışma alanı" olarak bukritik konuya ilgi göstermesidoğal.
Güncel tartışma alanlarının çalışılması bir düşünce kuruluşunun görevleri arasında yer alır.
SETA da eğitimden dış politikaya kadar on farklı alanda birimi olan bir kuruluş.
Bu alanlarda yayımladığı kitap, rapor ve analizin sayısı 532'dir.
Bu geniş yayın ajandasında Türk dış politikasına ek olarak siyasi partiler de Cumhurbaşkanlığı sistemi de yargı reformu da üniversitelerdeki radikalleşme de Suriyeli mülteciler de insani yardım da İslamofobi de yer almaktadır.
Ayrıca, Türkiye'nin FETÖ,DEAŞ, PKK gibiterör örgütleriylemücadelesi ve 15Temmuz darbe girişimigibi konular daraporlaştırıldı.
Bu görevi üstlenmek SETA'nın milletimize olan sorumluluğunun yerine getirilmesidir.
***
Bu raporda uluslararası medya kuruluşlarının Türkçe yayınlarının ulusal güvenlik ve kalkınma gibi ortak kritik konulardaki genel yayın politikaları resmedildi.
Medya kuruluşları ve gazetecilerle ilgili herhangi bir suçlama yapılmadı. Gazetecilerin kendilerinin alenileştirdiği genel nitelikte bilgiler bilimsel bir çalışma amacıyla kullanıldı.
Şeffaf bir şekilde kamuoyu ile paylaşıldı.
Raporda "fişleme, andıç, hedef gösterme, marjinalize etme ya da suçlama" asla sözkonusu değildir.
Kişilik haklarını ihlal etmeyen ve suç teşkil etmeyen bir bilimsel çalışmanın bu denli itibar suikastine, hakarete ve linçe konu edilmesi ise düşündürücüdür.
***
Raporun asıl vurgusu ise gözden kaçırılmamalı.
Bazı uluslararası medya kuruluşlarının teksesli bir konumda olması Türkiye demokrasisine katkı sağlamaz. Bazı medya kuruluşlarınınTürkiye'deki kritikkonularda teksesli içeriğesahip olması kendi basın ilkeleriaçısından sorunludur.
Raporun tespit ettiği gibi bazılarının ise çoğulculuğa dikkat etmesi olumlu bir husustur. Basın özgürlüğü ortakdeğerimiz.
Uluslararası medya kuruluşları Türkiye'deki siyasi rekabetin parçası olacak pozisyonlar takınmamalı.
Bu, onların saygınlığına ve etkinliğine gölge düşürür.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.