Zeytin Dalı Harekâtı'nın Suriye'de denklemleri değiştirecek bir müdahale olduğu her geçen gün daha da netleşiyor. 36'ncı gününe ulaşan harekâtın başarısı karşısında şimdilik vekillerin (YPG ve Şii milisler gibi) arayışları öne çıkıyor.
Harekâtın, asil güçlerin (ABD, Rusya ve İran) hesaplarına etkisini görmek için bir süre daha bekleyeceğiz. ABD henüz İran'ı sınırlandırmak gibi bir hedefi YPG ile yapamayacağını ve Türkiye'ye ihtiyacı olduğunu hatırlamaya çalışmakla meşgul.
Rusya, herkesten birkaç adım önde. İran'ı "dengelemek" ve ABD üzerinde Münbiç baskısı oluşturmak için Türkiye'nin Afrin operas- yonuna alan açmasının somut sonuçlarını keyifle izliyor. Bir yandan Doğu Guta'yı ele geçirmek için sivilleri öldürmeye devam ediyor. Diğer yandan İdlib'de çatışmasızlık bölgelerinin kurulmasını yakından takip ediyor. YPG'yi de Şam ile anlaşmaya mecbur etme hedefinin gerçekleşmesini gözlemliyor.
***
Tahran, henüz cephede kendisini sınırlandıracak ciddi hamleler görmüyor. Ne ABD'nin ve İsrail'in tehditleri karşısında geri adım atmayı zorunlu buluyor. Ne de kendini Türkiye ile PKK-YPG üzerinde bir pazarlık yapmayı gerektirecek sıkışıklıkta değerlendiriyor.
Ankara ise bir yandan Afrin merkezini kuşatmaya yönelirken diğer yandan harekâtın başarısının getirdiği olumlu atmosfer sayesinde İdlib'de muhalif grupları (Nureddin Zengi ve Ahrar üş Şam) birleştiriyor. Asil güçler hesaplarını gözden geçirirken vekil güçlerin cephedeki savaşı kızışıyor. En zorda olan kuşkusuz YPG.
***
Afrin merkezinde tutunamayacağını anlayan YPG, Esed ve müttefiklerine sığındı. Henüz pazarlık tamamlanmasa da İran ve Hizbullah kontrolündeki Liva el Bakır milisleri Afrin'e yöneldi. Tahran, ÖSO'nun Tel Rıfat'ı alarak Nubu'l Zehra bölgesini kuşatmasını engellemeye çalışıyor.
"Kontrol dışı grup" tanımlaması Ankara'yı ikna etmese de Tahran'ın Afrin için topyekûn bir seferberliğe de girmeyeceği anlaşılıyor. Zaten Türkiye de bu milislerin konvoyunu iki kez vurarak, asil güç olarak, kararlılığını gösterdi. Şimdilik Esed güçlerinin doğrudan girmemesi Türkiye ile çatışma ihtimalinin istenmediği ve dolaylı da olsa bir müzakere yürütme gerekliliği ile açıklanabilir.
***
Esed yanlısı milislerin Afrin'e girmesinin Türkiye ile İran'ı ya da Esed rejimini sıcak çatışmaya sürüklemesini beklemiyorum. En azından bu aşamada, vekil güçlerle asil güçlerin çatışması dönemindeyiz. Yani Türkiye YPG ya da desteğe gelen Şii milisleri vurabilir.
Rakip asil güçlerin birbiriyle çatışması beklenmemeli. İran ve Türkiye'nin doğrudan kapışması olası değil. Zira cepheler hareketlense de henüz Suriye'deki mevcut güç dağılımı radikal bir şekilde değişmedi. Bunun için ABD'nin Suriye politikasının nasıl ve hangi işbirlikleri ile gerçekleşeceğini görmek gerekir.
Washington ya gidişata etkili bir müdahale yapmak durumunda. Ya da inisiyatifi Rusya- Türkiye- İran üçlüsüne bırakmak zorunda. Türkiye'nin YPG ile mücadelesine başlaması ile cepheler hareketlenirken ABD yetkililerinin hâlâ "Deaş ile mücadeleye odaklanmalıyız" cümlelerini kullanması yeni oyuna intibak edemediklerini gösteriyor.
***
Gelinen noktada, Cenevre ve Astana süreçlerine rağmen, ne yazık ki barıştan hayli uzağız. Vekillerin yanında asillerin (ABD, Rusya, İran, Türkiye ve İsrail) de cephede olmasını iç savaşın ancak yeni bir aşaması olarak görebiliriz. Buna "Suriye savaşı2.0" diyorlar. Umalım ki, "Suriye iç savaşı3.0" aşamasına geçmeden barış ve siyasi geçiş süreci başlatılabilsin. Asil güçler birbiriyle sonu bölgesel savaşa gidecek sıcak çatışmaya girmesin.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.