Referandum sürecinde "evet" cephesinin tartışma götürmeyecek bir üstünlüğü var. O da kamuoyunun tanıdığı önde gelen siyasetçilerin cumhurbaşkanlığı sistemini halka anlatıyor olması.
Mesele sadece tanınmak değil.
Tecrübenin ve hitabetin birleştiği etkili bir performanstan bahsediyorum. 2002'den bu yana 12. kez halka giden ve her seferinde başarılı olan Cumhurbaşkanı Erdoğan yine meydanlarda.
5 genel seçim, 3 yerel seçim, 1 cumhurbaşkanlığı seçimi ve 2 referandumdan sonra şimdi de cumhurbaşkanlığı sistemine geçiş referandumu için...
Toplu açılış mitingleri ile halihazırda Anadolu'nun şehirlerini dolaşarak nabız tutuyor.
AK Parti de referandum kampanyasını bugün Ankara Arena Spor Salonu'nda başlatıyor. Genel Başkan Yıldırım "evet" oyunun yüzde 60'ların üzerinde olması için yoğun bir tempoya hazır.
MHP Genel Başkanı Bahçeli de, parti içindeki muhaliflerin aykırı seslerine rağmen, "neden evet?" sorusuna cevap vermek için yollara düşecek. Hatta Erdoğan bazı AK Parti elitlerinin cumhurbaşkanlığı sistemine yönelik "endişelerini" giderecek görüşmeler yürütüyor. Zira AK Parti ve MHP tabanındaki kararsızlar ve hayırcılar ne kadar ikna edilebilirse "evet" oyunun yüzdesi de o kadar yukarıya taşınabilecek.
***
Referandum sürecinin kritik soruları, CHP-HDP bloğunun bayraklaştırdığı "tekadamlık" ve "rejim değişikliği" gibi eleştiriler değil. Daha ziyade, "gerek varmıydı?" ve "neden şimdi?" soruları etrafındaki kaygılar.
"Erdoğan'ın güçlü iktidarı dönemindebu değişikliğe ne gerek vardı?" sorusuaslında AK Parti için geniş bir propagandaalanı açıyor. 15 Temmuz darbe girişimininhatırası zihinlerde taze iken "biz neler yaşadık;mevcut sistemin krizleri, olağanüstülükleriancak AK Parti iktidarı sayesindeaşılabildi" cevabını seçmen makulbuluyor.
Orta yaş ve üstüne eski Cumhurbaşkanı Sezer'in hem Bülent Ecevit hem de Erdoğan ile yaşadığı yetki krizlerini örnek vermek de bir hayli öğretici. Ancak bu değişikliğin AK Parti iktidarının 15inci yılında; yani "nedenşimdi yapıldığının" anlatılması gerekiyor.
Nitekim Erdoğan, yedi ilden aldığı saha izlenimini aktarırken muhalefetin yönlendirmesiyle vatandaşın "neden şimdi?" diye sorduğunu belirtti.
Bu sorunun cevabı aynı zamanda 2007'den bu yana yaşanan siyasi krizlerin sonucunda 16 Nisan referandumuna geldiğimizi açıklıyor. Hatırlayalım, Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanı seçilme sürecinde "özdelaik" ve "367" krizlerinin yaşanması ile bugünkü noktaya gelindi.
Önce 2007 referandumunda halkın cumhurbaşkanını seçmesi sağlandı, sonra 2014'te Erdoğan bu şekilde seçilen ilk cumhurbaşkanı oldu. 16 Nisan da bu sürecin son noktası, yani cumhurbaşkanlığı sistemine geçiş.
Darbe girişimi MHP'yi sistem değişikliğine ikna eden tarihi bir kırılmaydı. AK Parti 2007'den bu yana gerçekleştirmek istediği değişiklik fırsatını geri çeviremezdi. Derenin yarısı zaten geçilmişti, şimdi diğer kıyıya vasıl olma zamanı.
***
Erdoğan'a yöneltilen "neden şimdi" sorusunun devamı "senden sonra ne olacak?" Bu sorunun duygusal bir zemini bulunmakta kuşkusuz. Erdoğan'ın karizmatik liderliğine alışık kitleler ona vereceği yetkiyi başka siyasetçiye layık görmüyor.
Burada hassas bir nokta var. Erdoğan kendisinin mevcut sistemin krizlerini aşmak için verdiği "olağanüstü" çabayı gelecekte diğer siyasetçilerin vermesini istemiyor. Ve siyasetçinin liderliğe yürüyüşünün önündeki engelleri kaldırıyor.
Bu da şahsiliğin yerini sistemin almasıdır.
"Erdoğanlar bitmez bu ülkede. İnanıyorum ki, yeni Erdoğanlar yetişecektir. Çünkü Cumhurbaşkanı yüzde50'nin üzerinde oyla seçilecek" cümlesitam da buna işaret ediyor.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.