Fırat Kalkanı operasyonu ile Ankara birden fazla hedefi gerçekleştiren oyun değiştirici bir adım attı. Azez- Cerablus hattında güvenli bölge oluşturmaya girişerek makro düzeyde Suriye denklemindeki rolünü sağlamlaştırdı.
Rusya ile normalleşme sonrasında gerçekleşen bu operasyonun somut mikro hedefleri ise sınır güvenliğini sağlamak, yeni mülteci göçünü engellemek için muhaliflere destek vermek ve PYD koridorunun tamamlanmasının önüne geçmek.
YPG'nin Munbiç'den sonra Cerablus'u yeni hedef olarak belirlemesi ve DAİŞ'in Gaziantep saldırısı Türkiye'nin harekete geçmesini zorunlu kıldı. 15 Temmuz darbe girişiminin halk eliyle bastırılması, siyaset kurumunun uzlaşma havası ve elbette FETÖ'den temizlenen ordunun daha etkin bir kurum haline gelmesi bu operasyon kararının alınmasını kolaylaştırdı.
Türk tanklarının Suriye topraklarına girmesinin arkasında ABD'nin DAİŞ ile mücadele yönteminin yarattığı sorunlara "durdeme" arzusu da bulunuyor. YPG eliyle DAİŞ'i temizleme gayretinin çifte zararı oluştu. Hem YPG kontrolündeki alan genişledi hem de geriletilen DAİŞ artan şekilde Türkiye'yi vurmaya başladı.
İşte BM'nin 51. maddesine uygun olan bu operasyon Türkiye'nin ulusal güvenliğini korumakla kalmıyor. Aynı zamanda Ankara'nın DAİŞ'le mücadele kartını aktif şekilde ele alması anlamına da geliyor.
TSK komutasındaki operasyon Özgür Suriye Ordusu unsurlarını Cerablus ve çevresinde tahkim edecek bir minvalde yürüyor. Cerablus operasyonunun kalıcı bir başarıya dönüşmesi için üç hususun yönetilmesi gerekiyor: 1- Muhaliflerin Azez- Cerablus hattının tamamının kontrolünü ele geçirecek askeri kabiliyeti göstermesinin temini. 2- ABD ile YPG'nin Munbiç'ten çıkarılması yönünde bir uzlaşmaya varılabilmesi. 3- DAİŞ'in operasyona tepki olarak artıracağı vur-kaç ve canlı bomba saldırılarının engellenebilmesi.
Biden'ın "sempatik" amaiçeriği "zayıf" ziyareti
ABD Başkan Yardımcısı J. Biden Ankaraziyaretinde, beklendiği gibi, Türkiye-ABDmüttefiklik ilişkisinin derinliğine vurgu yapan"sempatik" ve "tamir edici" mesajlarverdi. Meclis'in bombalanmış kısmını gezerkende Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ortakbasın açıklaması yaparken de Türkiye halkının"gönlünü almak" isteyen jestlerdebulundu. Koltukta oturuş şekli, Erdoğan'ınelini tutması, geç kalmasından dolayı özürdilemesi bunlardan bazılarıydı.
Tecrübeli bir siyasetçi olan Biden'ın kamu diplomasisi ağırlıklı ziyaretinin somut içeriği ise zayıftı. ABD'nin hiçbir şekilde darbe girişiminin arkasında olamayacağını söylerken gösterdiği kesin ve kararlı dili Gülen'in iadesine gelince hukuki sürece (federal mahkemeye) sıkı sıkıya bağlanan bir tona dönüştü.
Bir yandan "neden bir teröristisaklayalım? Ne faydamıza olabilir? Müttefikimize saldıran birilerini koruyabilirmiyiz?" sorularıyla Türk halkındakiolumsuz ABD algısını tamir etmeyi hedefledi. Diğer yandan ise mahkeme sürecini bekleme gerekliliğine ve kuvvetler ayrılığının önemine işaret etti.
"Sadece Türkiye'den değil Fransave Almanya'dan da farklı bir hukuk sistemimizvar" ifadeleri dikkatli bir dil ise deiade konusunda işbirliği unsurlarını ortayakoyamadı.
Erdoğan'ın "Gülen'in örgütünü yönetememesiiçin suçlu iadesi anlaşmasınauygun olarak gözaltına alınması"önerisi bu eksikliğin altını çizdi.
Anlaşılan iade ve Suriye'de PYD ile ilgili gelişmeler önümüzdeki aylarda Türkiye ve ABD arasında hem gerilim hem de müzakere konusu olmaya devam edecek.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.