Yine gündemi yoğun bir haziran ayındayız. Aslında geri dönüp baktığımızda son üç yılda yaşanan siyasi türbülans içinde haziranın özel bir yeri var.
Muhalefet ilk defa geçen yıl AK Parti'yi seçimlerle iktidardan alaşağı etme şansı elde etmişti. Medyadaki 7 Haziran "güzellemelerinden" anlaşılacağı üzere bu "fırsatın" harcanmasının da sorumlusu AK Parti ve lideri.
Temel argüman, başkanlık için çözüm sürecini bitirdiği ve HDP'nin düşüşünü sağladığı yönünde.
Halbuki mesele genelde Arap isyanlarının getirdiği kaosun yansımaları. Özelde ise 6 yıl süren Suriye krizinin Türkiye'nin iç ve dış politikasına taşıdığı sıkışma hali.
Sadece DAİŞ ve PKK terörünün getirdiği yük bile siyasetçinin alanını daraltmaya yetiyor.
İktidar için bu sıkışma, güvenliği öncelemek şeklinde tezahür etti. Ancak terörle mücadelede gösterilen kararlılık halktan geniş destek gördü.
Muhalefet partileri ise daha fazla zorlanıyor. HDP marjinalleşirken MHP bölünmenin eşiğine geldi.
CHP ise bugünlerde dar alanda siyaset yapmakta zorlanan ana muhalefet partisi görünümünde.
***
CHP lideri Kılıçdaroğlu katıldığı şehit cenazelerinde protesto ediliyor.
En son Fatih Camii'ndeki cenazede önüne bir "mermi" atılması protesto mahiyetini aşan bir noktaya geldi.
Kılıçdaroğlu'nun bu şekilde tehdit edilmesi yargı sürecini işletmeyi gerektiren bir durum.
Ancak sorun, Kılıçdaroğlu'nun Hükümet'i suçlamasıyla ve partisinin gençlik kolları üzerinde güvenliklerini kendilerinin sağlayacağını söylemesi ile yönetilecek gibi değil.
Sert söylemlerle parti bütünlüğünü korumaya çalışan Kılıçdaroğlu, kutuplaşmanın olumsuz yönleri ile yüzleşiyor.
Dokunulmazlıklar ve terörle mücadele konusunda kamuoyuna çelişen mesajlar vermek zorunda kalmasını açıklayamıyor.
Zira ne HDP yanında durabildi ne de terörle mücadeleye destek verdiğini anlatabildi.
Sorun aslında daha derinlerde. Hadi, ben de modaya uyarak bir 7 Haziran değinisi yapayım.
***
CHP, 7 Haziran-1 Kasım arasındaki başarısızlığın travmasından kurtulamıyor. Bu ara dönemde AK Parti karşıtlığı üzerinden diğer muhalefet partilerini birleştiremedi.
Şimdilerde ise hem makro hem de mikro politika alanlarında etkili bir muhalefet yürütemiyor.
Dokunulmazlıklarda da terörle mücadelede de AK Parti iktidarının peşinden savrulmak durumunda kalıyor.
Siyasetin, sorunları rasyonel bir dille değil de ağır ithamlar eşliğinde tartışması CHP'nin alanını daraltıyor.
AK Parti'nin 14 yıllık bir iktidar yükü varsa CHP'nin daha uzun süreli bir Kemalist iktidar yükü var.
Bu yükten kurtulmak için sert söylemlerin terk edilerek rasyonel politika tartışmasının güçlendirilmesi gerekir.
Sözgelimi Kılıçdaroğlu'nun başkanlık sistemini ABD modeliyle tartışabileceklerini söylemesi olumlu siyaset tarzı için bir başlangıç olabilir.
Gerçi; partililerinden ABD modelinde "federalizm" olduğu uyarısını da almadı değil.
Yine medyadan öğrendiğimize göre CHP, parlamenter sistem önerisine dayalı bir yeni anayasa önerisi hazırlığındaymış.
Bu öneri de sistem değişimi konusunu tartışmada AK Parti hegemonyasını kırmaya yönelik olumlu bir adım niteliğinde.
Protestolardan kurtulmanın yolu sert söylemlerin dar alanından çıkmakta...
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.