ABD Başkanı Biden, CIA başkanlığı görevine William Burns'ı atadı.
CIA Başkanlığı henüz onaylanmadan Burns "İstihbaratımızın önündekien önemli iş Çin" dedi.
Derinlerinde büyük açılımlar olan bir açıklamaydı bu.
Biden'ı başkanlık koltuğuna oturtanlar Küresel Sermaye, yani şirketler ve ailelerdi.
Ulusalcı derin devlet ise Trump'ı desteklemiş ve küresele savaş açmıştı. Şirketlerin ve zengin ailelerin seçtiği Biden'ın Çin'e karşı yumuşak bir politika izleyeceğini düşünenler vardı.
Zira bugün Çin'i bir dünya devi yapanlar bu Amerikan şirketleri ve zengin ailelerdi.
Başkanlığa aday olmakla o koltuğa oturmak ABD'de çok farklıydı. ABD'de kim başkan olursa olsun bundan sonra derin devletin kucağında kararlar almak zorunda. Çünkü ülkenin parçalara ayrılmaması için şirketlere göre değil ulusal çıkarlara göre gitmek artık zorunluluk. Aksi halde borç batağındaki ABD'den 52 ülke doğacak. Ortada ABD diye bir şey kalmayacak.
Derin devletin operasyonları ve İsrail odaklı dış politikayı tasfiye hareketi tüm hızıyla sürecek. Şirkertlerin Başkanı Biden'ın atadığı yeni CIA patronu Burns'ın koltuğuna oturmadan Amerikalı zengin ailelerin ihya ettiği Çin'i hedef tahtasına koyması boşuna değil. Burns rekabetin zor olduğu ve "Hasmane veyırtıcı" diye nitelendirdiği Çin yönetimine karşı atılacak adımların Amerikan ulusal güvenliği açısından kilit önem taşıdığını haykırıyor. Hatta Amerika'da nüfuzunun hızla arttığını bile iddia ediyor.
Hedefteki Çin ise, dalga dalga Batı'ya doğru geliyor.
Pakistan'dan Ortadoğu ve Afrika'ya kadar birçok ülkede limanlar aldı. Hatta Avrupa'ya çıkış aşkına İtalya'da da liman sahibi oldu. Dünyanın fabrikası durumuna gelen ve pandemide Türkiye ile birlikte büyüyen tek ülke olan Çin, trilyonlarca dolarlık üretimle Batı'yı işgale hazırlanıyor. Batı'ya geçişin en ekonomik yolu ise sadece ve sadece Türkiye... 30 dolara mal olacak bir ulaşım maliyeti, Türkiye devre dışı bırakılırsa 100 doların üzerine çıkıyor.
Böyle bir maliyet alana da satana da yüz milyarlarca dolar kaybettirebilecek. O yüzden Türkiye dünyadaki ekonomik savaşın tam ortasında, merkezde kalp görevini üstleniyor. Ankara son 15 yıldır bu stratejik önemi gördüğü için tüm ülkeyi otobanlar, demir ağlarla örüyor, dağları delip tüneller açıyor, denizin altını yarıp geçiş yolları inşa ediyor.
Karabağ'a dalıp Çin'e kadar koridor oluşturuyor. O yüzden Somali'de, Cibuti'de üsler kurup, Libya ile Akdeniz'de anlaşma yapıp doğudan batıya trilyonlarca dolarlık üretimin akacağı denizyollarının patronu oluyor. O nedenle dünyanın en büyük havalimanlarından birini yapıyor, hava ulaşımında dünya şampiyonluğuna koşuyor. Bugün İsrail'den Mısır'a kadar Akdeniz'de doğalgaz bulan tüm ülkelerin, bunları Batı'ya taşımasında en ucuz yol yine Türkiye... Öyle bir kapı haline geldik ki hayal bile edemeyiz. Kapattığımız takdirde yüz milyarlarca dolarlık kayıptan pay almayan ülke kalmayacak. Türkiye'de 100 yıldır tek çivi çakılmamıştı.
Son 15 yılda büyük altyapı yatırımlarıyla Batı ve Doğu'nun sırtlanlarına tek geçiş yolu haline geldik. O sırtlanlar adım adım kuzulaşıyor, Ankara'ya mahkum hale geliyor. Ya bu ülkede her şeye "Peki" diyen ve çöp yolları vizyonundaki Batı hayranı ittihatçı kafaları iktidara getirecekler... Ya da geleceğe yatırım yapan, söz dinlemeyen, ipleri yavaş yavaş ele alan mevcut iktidar önünde diz çöküp Ankara'ya bağımlı olacaklar. İki seçenekte de kararı sandıkta verecek olan sizlersiniz.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.