Bizim muhalefet, Türkiye'nin D.Akdeniz'de, Kıbrıs'ta, Afrika ve Balkanlarda, Ortadoğu, Kafkaslar ve Asya'da yaptığı tüm operasyon ve hamleleri itibarsızlaştırmak için kendini yırtıyor.
Bir gün Amerikan ağzıyla, diğer gün Alman ağzıyla konuşuyor, başka bir gün Fransız takılıyor. Kendi devletini yerden yere vuruyor, Türkiye düşmanı kim varsa onu destekliyor.
ABD'li düşünce kuruluşu Jamestown Vakfı ise oturmuş kafa patlatıyor. "Ne olacak bu Türkiye'nin gidişatı?" diye... Uzmanlar, akademisyenler, askerler, istihbaratçılar vakıf adına özel çalışma yapıyor, Türkiye'yi konu alıyor. Bölgesel gelişmelerin aslında küresel denklemi değiştirdiğine işaret eden Jamestown Vakfı'nın Türkiye değerlendirmesi bakın nasıl sonuçlanıyor: "Asya'nın önemi artarken, Türkiye'nin Dağlık Karabağ'daki zaferi dengeleri değiştirdi. Bu Rusya'nın Suriye konusunda Türkiye'ye bakışını da değiştirecek. Çünkü Türkiye bölgesel güç olarak artık çok etkin."
Adamlar durmuyor, devam ediyor;
"Türkiye'nin Akdeniz'deki etkinliği, Avrupa Birliği ve ABD içinde hoşnutsuzluğa neden olması da son derece doğal. Türkiye'nin Akdeniz etkinliği, Afrika'daki gücünü de arttırdı. Çünkü Libya, bugün Fransa'nın Avrupa Birliği'nde önemli güç olmasını sağlayan ülkeydi. Şimdi Türkler orada hakim güç oldu. Burada en güçlü konumdaki ülke ne ABD ne Rusya ne de Fransa. Libya'daki Türkiye askeri hareketliliğiyle dengeleri tamamen değiştirdi. Bunun sonucunda Akdeniz'de Türkiye karşıtlığında öne Fransa çıktı. Çünkü bölgede esas kaybeden Fransa."
Adamlar Türkiye'nin önlenemez yükselişi konusunda saatlerce tartışıyor, kendini yırtıyor, uyarıyor ve ülkelerini harekete geçmeye çağırıyor. Bir bakıyoruz onmlardan önce bizdeki muhalefet ortaya fırlıyor. Devletini ülke dışında her alanda yıpratmak için adeta Batı'nın tellalı oluyor.
Bakın size bir örnek daha vereyim... Katar Emiri geldi Türkiye'ye... Burada yatırım yapacağını açıkladı, anlaşmalar imzalandı. "Vayy efendim" diye başladı bizim içimizdeki Batılılar konuşmaya... Muhalefetimiz "Katar parasııı" diye avaz avaz bağırarak itibarsızlaştırmaya...
Borsa İstanbul'un yüzde 10'luk hissesini alacak diye Katar Yatırım Otoritesini ve anlaşmayı yerden yere vurdular. Halbuki aynı Katar kurumu, İngiltere, ABD, Almanya ve Rusya gibi devletlerle de ortaklığı var. İşte o liste:
Almanya: Volkswagen, Deutsche Bank, Siemens, Hochtief ve SolarWorld gibi şirketlere 26.7 milyar Euro yatırdı.
İngiltere: Barclays Plc. HSBC kulesi, Shard Gökdeleni, Olimpiyat Köyü, Harrods mağazası, Savoy Oteli ve finansın merkezi Canary Wharf'ün yüzde 20'si. Londra Heathrow Havaalanı'nın yüzde 20'si, British Airways'in sahibi IAG SA'nın yüzde 20'si. Londra Borsası'nda (London Stock Exchange-LSE) yüzde 10,3 ile en büyük hissedarı.
ABD: 11 devlet limanı. New York merkezli finansal piyasa verileri sağlayıcısı Refinitiv'in yüzde 100'ü. Empire State Building'in sahibi Empire State Realty Trust Inc.'in yüzde 10'u.
İsviçre: Credit Suisse Group.
Fransa: Paris Saint Germain
Rusya: Milli petrol üreticisi "Rosneft"in yüzde 18,93'ü. St. Petersburg Havalimanı'nın yüzde 25'i.
Bu liste say say bitmiyor, uzayıp gidiyor. Bizim muhalefetin örnek aldığı ve çok sevdiği Batı'da kimse ayağa kalkmıyor. İtibarsızlaştırmak için bir yerlerini yırtmıyor. Tam tersine alkışlıyor, hükümetleri de kırmızı halı seriyor.
Dedik ya bizim muhalefet Batı ağzı ile konuşan, hiçbir şey üretmeyen, tek bir proje dahi geliştirmeyen, dillendirmeyen bir itibarsızlaştırma operatörüne döndü. Adım gibi eminim... Yeryüzünde Batı'nın en sevdiği muhalefet her daim kendi ülkesine çakan bizimkiler, yani ittihatçı kafa mandacılardır. Amerika'ya "Ne olur demokrasimize el at" diye yalvaracak, çağrı yapacak kadar mandacıdır bizim muhalefet... Demokrasi konusunda bile bir propjeleri yoktur, Amerika'nın ağzına bakarlar. Anayasa taslağı hazırlığını bile gizli toplantılarda yabancı ne idüğü belli yabancı vakıflarla yaparlar.
Bizdeki bu kafalara rağmen yabancı düşünce kuruluşlarında yapılan "Eyvah Türkler geliyor" ve "Diz dövme" seanslarını durduramayacak.