16 Kasım 2013…
Irak Bölgesel Kürt yönetimi lideri Mesud Barzani'nin Diyarbakır'a indiği saatler…
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan 100 yıl önce sinsice çizilen Ortadoğu haritasına meydan okuyor, "Muhabbetimize sınır çizemezler. Ortak medeniyetimize geleceğimize sınır çizemezler" mesajını veriyordu…
Türkiye ile Kuzey Irak Yönetimi arasındaki ilişki daha da gelişiyor, Erdoğan'ın "Diyarbakır'ın kardeşi Erbil'i buradan selamlıyorum" sözüne karşı Barzani, "Yeni bir tarih oluşturma zamanıdır" diyordu…
Dünyanın gözü Diyarbakır'daydı…
Tabi Küresel Oyun Kurucularının da…
Çözüm sürecini başlatan Türkiye dış aktörleri bypass ettiğini söylüyor, çizgiyi aşmaya başlıyordu...
Barzani'nin ziyaretindeki kritik noktalardan bir tanesi de Enerji alanındaki Ankara-Erbil anlaşmasıydı…
Keza; bu ziyaretten günler sonra Irak Bölgesel Kürt yönetimi Başbakanı Neçirvan Barzani Ankara'ya geliyor, ve Başbakan Erdoğan ile birlikte dev petrol anlaşmasının şeklini belirliyordu…
Kürt petrolü Türkiye üzerinden geçecek, petrol bedelleri de Halkbank'ta toplanacaktı…
ABD ise bu anlaşmayı onaylamıyordu…
Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Jen Psaki açık konuştu:
"Petrol alım satım işine girişen taraflar çok ciddi yasal, potansiyel risklerle karşı karşıyalar"
Anlaşmadan 1 ay sonra ise 17 Aralık kumpası patlak verdi… 'Yolsuzluk' adı altında kurgulanan planın en önemli hedefiydi Halkbank…ve planın yürütülmesi FETÖ'nün Emniyet ve yargıdaki ayaklarına havale edildi…
Ankara-Erbil yakınlaşması sonrasında sadece FETÖ kullanılmıyor, PKK ve DAEŞ gibi terör örgütleri hem Türkiye'de hem de Kuzey Irak'ta yoğun saldırılara başlıyordu.
Recep Tayyip Erdoğan ve Mesud Barzani açık hedefti.
Her iki lider de küresel planlara meydan okumuş ve bölgedeki kaosun sona ermesi için adım atma kararı almıştı…
FETÖ Türkiye'de böyle bir operasyonu ilk defa yapmadı.
Örgüt, ülke içinde pek çok kez suikastlere, provokasyonlara imza attı…
Suriye'de Bayırbucak Türkmenlerine giden yardım tırlarını Jandarma eliyle durdurarak uluslararası arenada Türkiye'nin terör örgütlerine destek olduğu imajını yaymaya çalıştı…
Benzer şekilde 24 Kasım sabahı Türkiye sınırlarına sadece 17 saniyeliğine giren Rus uçağı siyasi otoriteye gerekli bilgi verilmeden düşürüldü.
Bu olayı gerçekleştirenlerin beklediği; Türkiye'nin Suriye'de Rusya ile sorunlu hale gelmesi ve Amerika ittifakına tek taraflı bağımlı olmasıydı.
Planlara göre uzun vadede yalnızlaşan Türk hükümeti zayıf düşecek, Suriye'de Amerika'nın aracı haline gelecekti. Böylelikle Türkiye'nin -halkların yanında durduğu- Suriye politikası, tamamen çökecek, ABD ve diğer güçlerin stratejisi devreye girecekti.
Küresel güç odakları Türkiye'nin Suriye ama özellikle PKK/PYD'ye karşı tutunduğu tavrı değiştirmeyeceğini bildiklerinden PKK'yı daha fazla destekleyerek kendilerine bir maşa örgüt oluşturdular… 7 Haziran sonrasında iç savaş çıkarmaya çalışarak örgütü kullandılar. Halk buna izin vermeyince, bu kez 15 Temmuz'da bu örgütün ortaklarından FETÖ'yü ileri sürdüler.
Hatırlayalım; Fetullahçı terör örgütünün 15 Temmuz darbe girişiminde Suriye sınırımızdaki birlikler darbeciler tarafından geri çekilmiş ve sınırdan giriş çıkışlar serbest hale gelmişti.
Küresel odaklar, enerji koridorları ve tüm Ortadoğu'yu yönetmek için, Irak'ın ve Suriye'nin Kuzeyi ile Türkiye'nin güneydoğusunu PKK ve FETÖ eliyle kontrol etmek istediler.
Halkları tarafından çok sevilen iki lider, Erdoğan ve Barzani uluslararası güçlerin tüm planlarını alt üst etti.
İki lider, Diyarbakır'da, küresel güç odaklarına karşı durdukları günden bu tarafa, birbirine çok benzeyen olaylarla devrilmek istendi.
Ama olmadı…
Saldırıların, operasyonların, itibarsızlaştırma hamlelerinin sonu gelir mi bilemeyiz ancak gerçek şu ki;
Tarih, sadece "Zalimlerin sofrasına oturmayacağız" diyenleri altın harflerle yazıyor…