Mahmut Efendi'nin vefatının ardından İsmailağa Cemaati'nde çetin bir sürecin başlayacağını tahmin etmek zor değildi.
Tarih boyunca tüm cemaat, tarikat ve hareketlerde şeyhin veya liderin ardından çok zorlu süreçler yaşanmıştır.
Halbuki, "nefis tezkiyesini" yol belleyenlerin bu süreçleri kolaylıkla atlatabileceği umulurdu.
Yani, ömür boyu nefislerini terbiye etmek için yaptıkları antrenmanların (ibadetlerin) hayrını mezkûr süreçlerde görmeleri beklenirdi.
Lakin, yazık ki beklenen olmadı, olmaz.
"Tarik ehli" bu durumu "imtihan" telakki eder. İmtihan da son nefese kadar sürer.
Nefis ölümü tadınca tüm sınavlar biter, hesap devri başlar.
***
"Tarih boyunca tüm cemaat, tarikat ve hareketlerde şeyhin veya liderin ardından çok zorlu süreçler yaşanmıştır" dedim ama Süleymancılar'da durum neredeyse tam tersi oldu.
Önceki liderleri Ahmet Arif Denizolgun'un ölümünün şaibeli olduğu savcılık soruşturmasıyla da sabit olduğu hâlde, Alihan Kuriş gayet sancısız bir şekilde Süleymancılar'ın başına geçti.
Kuvvetle muhtemel, "maharetli eller" devreye girmiş, Süleymancılar'ı tahkim etmiştir.
Süleymancıları tahkim eden "maharetli ellerin" İsmailağa Cemaati'ni bölmeye, bozguna uğratmaya çalışacağını tahmin etmek için de müneccim olmak gerekmezdi.
Nihayetinde 15 Temmuz'da topyekûn direnen bir cemaatten söz ediyoruz.
Ortodoks kiliseleri üzerinde simgesel otoritesi olan İstanbul Rum Ortodoks Patrikhanesi ve "Ekümenik Patrik" unvanıyla tüm Ortodoksların ruhani lideri Fener Rum Patriği Bartholomeos'un tuttuğu yere karşı, Çarşamba'da her daim yurdunun, milletinin yanında tavizsiz şekilde duran İsmailağa Cemaati'ni bölmek, parçalamak istemelerinden daha doğal ne olabilir?
İsmailağa Cemaati Mahmut Efendi'nin ardından çok zorlu bir süreç yaşamış, fitne ateşi kaynatılmış, kılıçlar çekilmiştir.
O kadar ki, tehdit edildiklerini iddia eden Mahmut Efendi'nin mahdumu Ahmet Ustaosmanoğlu, ailesinin ve yakınlarının başına bir şey gelirse bunun sorumlusunun Cübbeli Ahmet olacağını ilan etti.
Cübbeli Ahmet de dün Fatih Camii'nden ahirete yolcu edilen Hasan Kılıç Efendi'nin naaşı henüz mezara koyulmadan kendisine yeni bir emir (şeyh) seçti.
Nereden bakarsanız çok tuhaftı.
Zira, İsmailağa İstişare Heyeti geçtiğimiz 27 Mart 2024'te yaptığı şu açıklamayla Cübbeli Ahmet'i tart etmişti: "Bir süredir kendisiyle yapılan istişarelere rağmen tavrını değiştirmemekte ısrar eden, ihvânımızı ve kamuoyunu yanlış biçimde yönlendirmeyi sürdüren Cübbeli Ahmet Hoca, söz ve davranışlarıyla tarikatımıza ve hizmetlerinize zarar veren biri hâline gelmiş ve Hasan Efendi (Kuddise Sirruhû) Hazretlerimizin şeyhliğini kabul etmemiştir. Bu gerçeğe binaen kendisinin tekkemiz ve cemaatimiz açısından hiçbir bağlayıcılığının bulunmadığını ihvanımıza ve tüm kamuoyuna saygıyla duyururuz."
Sevgili Cübbeli Ahmet'e, fakire söz verdiği tarhana çorbasını iptal eder korkusuyla fazla soru sormayacağım.
Fakat şuncağızı da sormadan edemem:
Cübbeli Ahmet (Kuddise Sirruhû) bizzat ihraç edildiği İsmailağa Cemaati'ne "emir" veya "şeyh" seçmesi mantıksız olacağına göre, söz konusu şeyhi veya emiri kimin için seçti?