Temel'in yerine Kılıçdaroğlu'nu, Emine'nin yerine de CHP'yi koyun. Dursun'un yerine de istediğinizi. (Bana sorarsanız, Dursun'un yerine EnginÖzkoç'u öneririm.)
Buyurun şimdi sizi şöyle fıkramıza alalım:
Temel hastalanır, arkadaşı Dursun'la doktora gider. Doktor kanser olduğunu, en fazla 6 ay ömrünün kaldığını söyler. Ne ki, Temel mahalleye döndüğünde herkese doktorun kendisine AIDS teşhisi koyduğunu anlatır. Dursun hayret eder. Temel'i bir kenara çeker. "Doktor sana kansersin dedi, aidis de nerden çikti la?" der. Temel pat diye cevap verir: "Emine'yi garantiye aliyirum ta!"
Nereden mi icap etti? Kılıçdaroğlu'nun Ümit Özdağile yaptığı iddia edilen malum pazarlıkçağrıştırdı.
Uzlaştıkları protokole göre İçişleri Bakanlığı, iki bakanlık ve MİT Müsteşarlığı, Ümit Özdağ'ın ZaferPartisi'ne verilecekmiş.
Bu durumda, Dışişleri Davutoğlu'na, Maliye Babacan'a, Milli Eğitim GültekinUysal'a, Ticaret Bakanlığı da Karamollaoğlu'na derken, Kılıçdaroğlu ve Akşener'in partilerine ne kalıyordu, bilemiyorum.
Benim bildiğim şudur:
HDP muhibbi kimi hesaplar söz konusu uzlaşma karşısında, "Hitler'in ruh ikizini İçişleri Bakanı mı yapacakmış!" diye afallamışlar.
Sizin anlayacağınız, Kılıçdaroğlu, Emine Ülker Tarhan gibi ulusalcılardan sonra HDP'li çevreleri de hayal kırıklığına uğratmayı başarmış.
O değil de ben en çok Davutoğlu ve Babacan'ın yayın organında çalışan Ahmet Taşgetiren'in duygu dünyasını merak ediyorum.
Bir defasında Demirtaş'ı övmek için "Zihin dünyası acayip çalışıyor..." demişti, ondan mülhem söyleyeyim: Taşgetiren'in de "duygu dünyası" acayip çalışıyor.
O kadar ki seçim öncesi Milletİttifakı'nın kazanması için yırtınırken bir yandan da "Erdoğan ve AK Parti kaybedecek, yazık değil mi muhafazakâr kesime..." yollu üzülüyormuş gibi yaptı.
Bir yandan ikinci tur öncesi Kılıçdaroğlu'nun "Ey ehl-i vatanuyanın, ayağa kalkın modundabir çığlığı yükselttiğini gösteriyor" derken, bir yandan da "Erdoğan ya kaybederse!.. Bu ihtimali hatırlatan bir kişi yok mu oralarda?" diyerek (kendi ifadesiyle) "muhafazakâr hassasiyet içinde olanları" aklı sıra uyardı.
Şimdilerde de "Yüzde 48'in yetimliği" başlıklı yazılar döşeniyor.
Muhalefete oy veren 25 milyon insanın "yetimlik duygusu" çok belirginmiş, "sahipsizlik" yaşıyorlarmış, HDP de "dışlanmışlık" hissiyatına gark olmuşmuş.
Ne kadar "hisli-duygulu" değil mi?
Gerçi Kılıçdaroğlu ikinci tur öncesine benzer şekilde "Değil 6'lı masa gerekirse 16'lı masa kuracağım" diye çığlık attı ama ne yazık ki Taşgetiren'in acıklı yalnızlığını gidermeye yetmedi.
Muhalefetin kesin kazanacağına inanıyordu.
Sonuç itibarıyla olmadı. Hazrete göre "Vatan mı soğan mı?" geriliminden gelinmiş de "vatan kazanmışmış".
Soğan yerine "yabancılaştırma efekti" niyetine "boza" yazdım ki hazretin duygu dünyası konformizmi akıl dünyasına birazcık fırsat versin.
Hayır, kimse hamasete kanmadı. Muhalefetin "soğan işini" de beceremeyeceğine inandı.
Muhalefetin hali pürmelali bunun göstergesi değil mi?
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.