Mehmet Ali Çelebi'ye tepkileri ilk günden itibaren anlamaya çalışıyorum.
Tepki dediğim lafın gelişi, bildiğiniz linç!
Kin ve nefretle dolu hakaretler gırla gitti. En aklı başında olanları bile "Taş yok mu taş!" coşkusuyla saldırıya geçti. Biraz romantik olanları da "Bundan sonra yansın, yıkılsın dünya!" yollu arabeske bağladı.
Hülasa, muhalif güruhun adeta kıyametleri koptu.
Peki ne yaptı Mehmet Ali Çelebi de muhalif güruhun bu denli nefretini kazandı.
Pişirdikleri aşı mı devirdi, ne etti?
Anlaşılan o ki hem
Alevi, hem
Ergenekon mağduru, hem eski asker, hem de eski CHP'li
kimliğiyle
AK Parti'ye geçmesi bunlarda felaket
"kanama" yapmış. Yani psikolojik yırtılmaya,
ağır bir travmaya neden olmuş!
Demek ki...
Mehmet Ali Çelebi'nin söz konusu kimliğiyle AK Parti'ye geçmesi, bunların aynı kimlik değerleri üzerinden sosyolojilerini konsolide etme faaliyetlerine ve oluşturmaya çalıştıkları illüzyona tahmin ettiğimizden öte zarar vermiş.
Bu akıl almaz hıncın başka bir izahı yok!
***
Mehmet Ali Çelebi şayet "FETÖ'cü askerler serbest bırakılsın" deseydi, bu denli linçe maruz kalmazdı.
Hatta "demokrat" bile ilan edilebilirdi.
Zira,
Millet İttifakı'nı destekleyen muhalif güruhun birleşenleri içinde
FETÖ de var. Boşuna mı muhalefeti o kadar destekliyorlar.
Şayet Mehmet Ali Çelebi
HDP'ye katılsaydı, linçe uğramak şöyle dursun,
Sözcü yazarçizerleri bile alkışlardı.
Dahasını söyleyeyim;
Kandil'e çıksaydı bile bu kadar korkunç ve sistematik linçe maruz kalmazdı.
Mustafa Kemal mezarından kalkıp gelse, "
Bağımsızlık benim karakterimdir" diyerek Cumhur İttifakı'na katılsa, bunlar onu da linç etmezlerse ben bir şey bilmiyorum!
***
Mehmet Ali Çelebi'nin
Millet İttifakı'na neden karşı çıktığını yayımladığı manifesto çapındaki bildirisindeki argümanlara verdikleri tek bir cevap yok!
Tek başına bu bile nevrotik tepki gösterdiklerini kanıtlar.
Şu hale bakın: "
Söyletmen vurun!" dercesine bindirilmiş kıtalar halinde abanan da bunlar, kutuplaşmadan şekvacı olanlar da!
Çok sıkıştılar mı da "düne" kaçıyorlar!..
Madem öyle, dün
Davutoğlu AK Parti Genel Başkanı,
Babacan da AK Parti bakanıydı.
Abdullah Gül'ü de "Kardeşim Gül" diyerek
Erdoğan cumhurbaşkanı yapmıştı. Biraz daha düne giderseniz,
Karamollaoğlu ile Erdoğan aynı parti (Refah Partisi) çatısı
altında siyaset yapmıştı...
Kaldı ki, dün dünde kaldı cancağızların, bugün nerde durduğun önemlidir.
Mehmet Ali Çelebi'ye
Ergenekon mağduru olduğunu hatırlatıyorsunuz. Sayenizde öğrenmiş oluyor adamcağız. Ama o da size, "Beni mağdur edenlerle kol kola giren, hatta iç içe geçen Millet İttifakı'yla işim olmaz!.." demeye getiriyor neden anlamak istemiyorsunuz?
NOT: Dünkü yazımda,
Sevgili Kılıçdaroğlu'nun Alevi kimliği nedeniyle
Cumhurbaşkanı adayı olmaması gerektiğini söyleyen
Merdan Yanardağ ve
Ahmet Şık'ın
adını verdikten sonra şöyle devam etmiştim: "Bunlar hadi neyse de, 'Abimsin, canımsın ciğerimsin ama aday olma!' diyen
Soner Yalçın'a çok üzülmüştüm. Birader sen değil miydin Kılıçdaroğlu'nun Horosanlı olduğundan girip Ahi Evren adıyla maruf
Nasrettin Hoca'yla akrabalığından çıkan. Hatta, Peygamber soyundan geldiğini (Seyyid olmaklığını) dile getiren!"
"O kadar övdüğün adamı adaylığa neden layık görmüyorsun?" demeye getirmiştim; lakin, Yanardağ ve Şık'la birlikte aynı bahiste geçtiğinden olsa gerek, Soner Yalçın arkadaşımız dün arayıp, "Ben Alevi olduğu için kazanamaz, demedim. Kazanamazsa ne olacağını yazdım" dedi. Bu vesileyle ilgili yazısında ne dediğine baktım. (mealen) "Kazanmazsan sana kötülük yaparlar, hayatın mahvolur, sakın aday olma!" diyor.
İyi de birader, kazanamayacak tüm adaylara aynı şeyi yapmayacaklar mı sanki?
Muharrem İnce'ye mavi gökyüzünü dar etmediler mi?
İmamoğlu'nuz kazanamazsa farklı tarife mi uygulanacak sanıyorsunuz?