Şiddetin "sosyal medyası"
İkbal Uzuner ve Ayşenur Halil henüz 19 yaşındaydı.
Hayatlarının daha baharında umut ve hayallerle doluydu.
Aynı katil tarafından acımasızca hayattan koparıldılar.
Bu acı olay toplumda büyük infiale sebep oldu.
Özellikle sosyal medyada hızlıca yayılan sansürsüz görüntüler,
İkbal'in annesinin feryadı, izleyenlere daha fazla korku ve dehşet yaşattı!
Katil Semih Çelik'in masum iki kadını öldürüp intihar ettiği olaya ilişkin yayın yasağı getirildi.
Ama kimse bu yayın yasağını dikkate almadı.
Dehşete düşüren acı görüntüler sosyal medyada
sırf daha fazla etkileşim almak uğruna paylaşılmaya devam edildi.
Hızla yayılan o görüntüler
aslında farkında olarak ya da olmadan topluma şiddetin
"sıradanlığı" algısını da oluşturan cinstendi.
Kimse bu durumu göz önünde bulundurmadı maalesef!
Özellikle genç zihinlerde, duygusal kopukluğa ve
şiddetin normalleşmesine sebep olabilecek bir tabloydu bu.
Sürekli izlenen dehşet verici görüntüler şiddete karşı tepki verme refleksini de köreltiyor.
Şiddete dair her görüntü, her paylaşım toplumun dokusuna zarar veren bir virüs gibi hızlıca yayılıyor.
O acı görüntülere ne olursa olsun alışmamamız gerekiyor.
Şiddete göz yummak, onu yaymak, başkalarının hayatına ve umuduna kastetmekle eşdeğer neredeyse.
Herkes bu sorumluluğunun farkında olmalı.
"TOPLUMSAL ÇÜRÜMENİN BAŞLANGICI…"
Klinik Psikolog Rukiye Karaköse;
"Şiddet görüntülerinin sosyal medyada sansürsüz ve sıkça paylaşılması, şiddete karşı bir çeşit duyarsızlaşmaya sebep olabilir.
Duyması bile yeterince dehşet verici olayların görüntülerine maruz kalmak,
duygusal olarak yıpratıcı olduğundan bir süre sonra sinir sistemimiz
kendisini korumaya alıyor.
Bir süre sonra şiddete duyarsızlaşmaya, kayıtsız kalmaya,
ya da şiddet olayını izlerken hiçbir şey olmamış gibi yemeğimizi yemeye devam edebiliyoruz.
İşte bu da bireysel ve toplumsal anlamda bir çeşit çürümenin başlangıcıdır." ifadelerini kullanıyor.
"İKİNCİL TRAVMA" UYARISI
"Şiddete ekran yoluyla maruz kalanlar "ikincil travma" yaşarlar.
Travmatik olaya direkt olmasa da şahit olmak, dinlemek ya da
medya aracılığı ile öğrenmek de "travmatize" olma durumu yani 'ikincil travma' şeklinde tanımlanır."
Karaköse, yapılan bir araştırmaya değiniyor ve şiddet içerikli dijital oyunlara da dikkati çekiyor.
"Şiddet içerikli video oyunlarına maruz kalmış gençlerin; dikkat, karar verme
ve kendini kontrol etme konusunda zorlandıkları, duyguları tanıma, hissetme ve yönetme ile ilgili de zayıflıklar gösterdikleri ortaya çıktı.
Bu görüntülerin video oyunu değil de gerçek hayatta olması muhtemel sıkıntılı
sonuçların daha ötesinde bir zarar verme ihtimali taşıdığı yapılan araştırmalarla ortaya kondu."
İNFİALE SEBEP OLAN PAYLAŞIMLAR KURBAN VE YAKINLARINI NASIL ETKİLİYOR?
Karaköse, kurban ve yakınları görüntülere tekrar tekrar maruz kaldıkça
travma ve buna bağlı stres durumunu tekrar tekrar yaşarlar.
Mutlaka korunmaları gerekir." diyor.
Ve "sansürsüz şiddet görüntülerinin medyada asla yer almaması" gerektiğini sözlerine ekliyor.
"ŞİDDETİN ÖNLENMESİ ÇOK BOYUTLU BİR MESELEDİR "
Klinik Psikolog Karaköse: "Bu yayınların toplum ruh sağlığına zarar verdiği gibi güvensizlik, kaygı, çaresizlik, öfke ve yas gibi duygu durumlara da sebep olabilir.
Şiddetin önlenmesi çok boyutlu bir meseledir.
Eğitim, hukuk, psikoloji, psikiyatri, sosyoloji, kriminoloji, ilahiyat, sosyal hizmet gibi pek çok disiplinden ekiplerin iş birliği yaparak uzun vadede gerçekçi sosyal politikalar geliştirerek mücadele etmesi gerekir" vurgusunu yapıyor.
***
Evet, belki bir "tık almak" için hiç düşünmeden o dehşet görüntüleri dijital mecralarda sansürsüz ve devamlı olarak paylaşıyoruz.
Ama bu hareket önce bize sonra da onu izleyenlere zarar vermekten başka bir
işe yaramıyor.
İzlediğim ve takip ettiğim kadarıyla özellikle gelişmiş ülkelerde bu tarz vahim tablolarla
karşılaşıldığında internet kullanıcıları daha dikkatli davranıyor ve infiale sebep olan o acı olaylara ait görüntüleri paylaşmaktan kaçınıyor.
Bunu biz de dikkate alabiliriz.
Hem kendimize hem de çocuklarımıza bu kötülüğü yapmayalım.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Güzelliğin ve Sağlığın Gizli Kahramanı: Su! (18.11.2024)
- Suskun Aile Cinayeti: Görmedim, Bilmiyorum, Hatırlamıyorum! (11.11.2024)
- "Sponsorlu" sanal dolandırıcılara dikkat! (04.11.2024)
- Ya Sabır (28.10.2024)
- Ekmek Kavgası mı, Ekmek Davası mı? (21.10.2024)
- Sakın Görmeden Ölmeyin: Anadolu'nun El-Hamrası (14.10.2024)
- Şiddetin "sosyal medyası" (06.10.2024)
- Öfkemizi neden kontrol edemiyoruz? (28.09.2024)