SABAH'ın usta yazarı Ömer Üründül'den Hollanda-Türkiye maçının analizi:
Fatih Terim, Hollanda karşısına çok kimsenin beklemediği bir taktik anlayışla çıktı. Doğal olarak bir de skor avantajı elde edilip karşılaşmaya bu avantajla devam edince başlangıç taktiği maç bitene kadar devam etti. Terim maç öncesi analizini iyi yapmış. Güçlü ve pas trafiği oturmuş bir ekol takımıyla karşılaşacaktık. Terim'in elinde UEFA Kupası'nı kazanmış bir Galatasaray yoktu. 2002 Dünya üçüncüsü ve 2008 Avrupa üçüncüsü bir Milli Takım da yoktu. Ama her zaman vurguladığım gibi futbolda çareler tükenmez. Terim futbol gerçeklerini göz önüne alarak kullanılabilecek en iyi taktiği uygulattı. Takım halinde topun arkasına geçip, kenarların da önden gelenlerle kapatıldığı iyi yerleşimli, alan daraltan savunma kurgusu.
Kazanılan toplarda da mümkün olduğunca bilinçli çıkışlarla kontratakları işlerliğe koymak.
SON 20'DE CEZAYI KESEMEDİK
Her şey istediğimiz gibi gitti. Golü bulduk, öncesinde ve sonrasında gole yakın ataklarımız var. Rakibe tek net pozisyon verdik. En önemli rahatsızlığımız olan duran top tehlikesini en aza indirdik. Ancak son 20 dakikada çok elverişli ortamda cezayı kesemedik. Hollanda bir türlü ritim tutturamıyor, istediği tempoyu bulamıyor ve üretkenlik sağlayamıyor.
Bu tabloda Hiddink çift santrfora döndü ve orta sahayı boşalttı. Aldıkları aşırı riskle kendi alanlarında 50 metre genişlik bıraktılar. İşte bu tabloda ikinci golü bulmamız onların beraberliği bulmalarından çok daha kolaydı. Ama ne yazık ki bizim bunu değerlendirecek kolektif kontratak yapımız yok.
Çünkü dünyada benzeri olmayan bir kadro istikrarsızlığımız var.
Gruptaki ilk 5 maçta toplam 25 oyuncumuz oynamış, görülmüş şey değil. Kazanmamız gereken bir maçı maalesef yediğimiz şans golüyle berabere bitirdik. Burak'ın attığı gol de rakibe çarptı ama hazırlanmış bir pozisyondu ve Burak'ın güzel dönüşü ve vuruşu vardı.
ARDA OYNASA FARKLI OLABİLİRDİ
Maçta şunlar dikkatimi çekti... Öncelikle herkes elinden geleni yaptı. Çok kimsenin tereddüt ettiği Volkan Babacan konsantre ve başarılıydı. Ben en iyi notu Mehmet Topal'a verdim. Gökhan Gönül ve Caner Erkin ofansif ağırlıklı bekler. Kendi bölgelerinde rakip ataklarda önemli açıklar verirler. Bu maçta taktik gereği öncelikle asli defansif görevlerine disiplin içinde itibar edince hemen hemen hiç hata yapmadılar. En önemli görüntülerden bir tanesi de Burak'ın performansıydı. Ben bugüne kadar Burak'ın sırtı karşı kaleye dönük, topla rakip arasına girip sert müdahalelere rağmen topu saklayıp defalarca arkadaşlarına servis yaptığına ilk kez şahit oldum. Ronaldo ve Messi'den sonra Robben bugün dünya futbolunun üçüncü yıldızıdır. Yokluğu tabii ki Hollanda için önemli bir eksiklikti. Milli Takımımızın maç başından sonuna kadar güçlü bir rakip karşısında oyun anlayışı, disiplini ve hırslı mücadelesi Atletico Madrid benzeriydi. Eğer Arda Turan cezalı olmasaydı son 20 dakikada hem top tutarak arkadaşlarını dinlendirirdi hem de yapacağı asistlerle en az iki pozisyon yaratırdı.
EURO 2016 İÇİN ARTIK MUCİZE LAZIM
Euro 2016 Elemeleri'ne çok kötü başlamamız, çekişeceğimiz rakipler olarak ön gördüğümüz İzlanda ve Çek Cumhuriyeti'ne karşı ilk maçları kaybetmemiz ve bu iki takımın sürpriz yaparak favori Hollanda'yı yenmeleri 4 maç sonunda gruptaki şansımızı bir futbol mucizesine bıraktı. Hem de ilk defa uygulanan üçüncülerin dahi play-off oynayacağı bir eleme turunda... Hollanda deplasmanı Milli Takımımız için ya tamam ya da devam maçıydı. Çek Cumhuriyeti'nin evinde Letonya karşısında iki puan kaybetmesinden sonra eğer Hollanda'yı yensek mucizenin ilk ayağını gerçekleştirerek çok önemli avantaj yakalayacaktık. Ama uzatma dakikalarında yenen golle birlikte bundan sonrası yine mucizelere kaldı. Hesaplamalarıma göre 18 puan üçüncülük için yeterli değil. Kalan maçlarda 5'te 5 yapmak gerekiyor. Sistemi ve kadro istikrarı oturmamış bir takım 5'te 1 ile başladığı maratonun ikinci bölümünde 5'te 5 yapabilir mi? İşte onun için mucizeye inanmaya çalışıyoruz.
BİRBİRLERİNİ TANIMIYORLAR
Amsterdam'da son 15 dakikaya bakalım... Hakan Çalhanoğlu, Kazım Kazım, Ozan Tufan ve Gökhan Töre. Hiç birisi birbirini tanımıyor. Örnek vereyim Hakan Çalhanoğlu, Bayer Leverkusen'de santrfor Kiessling ve önemli kenar forveti Bellarabi'nin ne zaman ne yapacağını, nasıl top istediğini ezbere biliyor. Hakan'ın nereye kaçacağını da o arkadaşları biliyor. Ama Hakan bizde kimseyi tanımıyor. Ozan ve Gökhan Töre hiç Kazım'la oynamışlar mı?
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.