İslamofobinin giderek tırmandığı, Kur'an yakma alçaklığının -sözde ifade özgürlüğü adı altında- himaye edildiği günümüz dünyasında Müslümanların dağınıklığı ve şaşkınlığı başlı başına bir mesele olarak karşımıza çıkmakta.
İsveç'in NATO üyeliği beklentisinin ivmelendiği her kavşakta yüce dinimize, kutsal kitabımıza, Peygamber efendimize yönelik saldırıların ustaca kurgulanmış bir senaryo etrafında adeta sıradanlaştırılmasına -bir hayli hiddetlenerek- tanık oluyoruz.
Güncel gelişmeler vesilesiyle ve geleceği yorumlama çabası içinde değineceğim kitabın adı,
"Hz. Peygamberin (SAV) Hayatına Dair Stratejik ve Siyasi Bir Okuma."
Filistin doğumlu
Wadah Khanfar tarafından kaleme alınan 511 sayfalık kitap hem yaklaşımı hem de mesajları ile oldukça ilginç. Ve kanımca bizdeki eğitim sürecinde pek de rastlamadığımız bir bakış açısı taşıyor.
İslâm'ın ilelebet muhafızlığını yapacağına emin olduğumuz Türk milleti için bu tür eserlerden çıkarımlarda bulunulması bence mühim.
Hz. Muhammed'e ve hayatına bambaşka bir pencereden bakan yazar, onun küresel, hızlı ve köklü bir stratejik devrim gerçekleştirdiğini anlatıyor. Bu çıkarımlarını ise
Hz. Peygamber'in farklı kuvvetler, kabileler ve fertlerle kurduğu ilişkileri, yazışmaları, anlaşmaları, gaza şeklindeki askeri girişimleri üzerinden analiz ediyor. Ve böylece
Hz. Muhammed'in (SAV) "Stratejik Metodunun İlkelerine" ulaşıyor.
Buna göre...
Hz. Peygamber'in stratejik metodunun
öncelikle
"ahlâk ve ıslah" temeli üzerine
bina edildiği görülüyor. Peygamberimizin,
öteden beri gelen iyilikleri kapsadığı aynı anda
kötülüklerin üzerindeki perdeyi araladığı ve
gerçeklerle yüzleştirmeyi hedeflediği anlaşılıyor.
Hz. Peygamber'in stratejik davranışa
yönelik metodu asla,
"yok edici bir mahiyet içermiyor!" O, evrensel bir çağrı
ve mesaj yolunda hayatını vakfederken hiçbir
intikam duygusuna kapılmadan, otorite kavgasına
tutuşmadan ve servet tekeli oluşturmadan
dünyayı değiştirmeyi başaran özgün
şahsiyeti ve değerleri ile ön plana çıkıyor.
Hz. Muhammed'in bir diğer ilkesi,
hüküm verirken aceleci davranmamak, uzunca
etkileşim içine girmek, kademeli bir savunma
yöntemini takip üzerine kuruluyor. Bu
nedenle Mekke'deki korkunç acı ve karanlık
gerçekliğe rağmen hızlı çözümleri reddeden,
dikenli bir yolda yürümeyi tercih eden saygın
bir kişilik giderek büyüyor.
Hz. Peygamber'in 4. ilkesi, derin
bir iyimserliğe sahip olmayı, mevcut durumun
darlığı ve detaylarında boğulmak yerine geleceğin
genişliğini öngörebilmeyi esas alıyor. Bu
özelliği kendisine, stratejik sabır, sabrın gerektirdiği
tahammül ve feraseti kazandırıyor.
5. ilke,
Hz. Peygamber'in, düşmanlarının
çizdiği alanla kendini sınırlamak yerine
atılganlığa ve gözü pekliğe dayanan strateji
izlemesiyle de dikkat çekiyor. Herkesi şaşırtarak
bir sonraki hamleyi yapan ve netice alan
yetkinliği onu mutlak sonuca götürüyor.
6. ilkesi, iç cephede oluşacak bir parçalanmaya
ve bölünmeye asla izin vermemesine
odaklanıyor.
Hz. Peygamber her
zaman safları birbirine kenetleyen, ittifaklar
ve işbirlikleri oluşturmada istekli davranan
liderliği ile temayüz ediyor.
7. ilke, Hz. Peygamber'in, düşmanlarını
topyekûn karşısına almama becerisinde
yoğunlaşıyor. Tek bir savaşta, aynı anda iki
düşmanla birden savaşmaktan uzak durması
onu kalıcı başarılarla taçlandırıyor.
8. ilke ise Hz. Peygamber'in stratejisinin,
esnek ve çok yönlü olmasına
dayanıyor. Yerine göre hem yumuşak hem
de sert gücü kullanmasını iyi bildiği için tarihin
akışını değiştirebiliyor.
9. ilke, Hz. Peygamber'in olayları
stratejik olarak okurken objektif bir metodoloji
takip etmesine yaslanıyor. Bu tarz; sürekli
biçimde öncelikleri gözetmeyi, güç dengelerini
değerlendirmeyi, işin sonunu doğru hesap
etmeyi, olaylara duygusal bakmamayı, yani
gerçekçiliği içeriyor.
Ve nihayet, yazarın da dediği gibi...
Başta Kur'an-ı Kerim ve
Hz. Peygamber'in sünneti olmak üzere kaynaklarımız ile yazılı metinlerimizi çağdaş etkileşimin ve bilincin sahasına geri döndürme, bu sayede durağan olmaktan kurtarıp kıyamete kadar sürecek bir dinamizm kazandırma noktasındaki gayretlerimiz ortak geleceğimiz için hayati değer taşıyor.