Bugün elektrikli araçlar, fosil yakıtla çalışan arabaların önemli bir alternatifi, aynı zamanda bir devrimin de öncüsü konumunda. Çok uzak olmayan bir gelecekte benzinli ve dizel arabaları yollarda görmek pek mümkün olmayacak.
Çünkü şimdiden dizel araçlar Avrupa'nın birçok ülkesinde yasaklandı.
Euro 4 normları çerçevesinde Belçika'da 600 bin dizel aracın Brüksel'e girmesi 2022'de yasaklanmıştı.
Hollanda'da 2025, Almanya'da 2030'dan itibaren dizel araçların satışını yasaklayan kararlar alındı.
Bu nedenle, elektrikli otomobiller ekolojik hayatı destekleyen ekosistemin önemli bir parçası olarak da ön plana çıkıyor.
Ancak elektrikli araçlar günümüzde popüler hale gelse de ilk elektrikli otomobil neredeyse 200 yıl önce yollara çıkmıştı.
İskoçyalı Robert Anderson ilk elektrikli aracı 1830'lu yıllarda icat etti. Bataryası şarj edilemeyen araç aynı zamanda çok yavaştı.
Bu dezavantajlara ek olarak fiyatının da pahalı olması eklenince ilk elektrikli otomobilin hikayesi başlamadan sona erdi.
Tabii, o zaman şimdiki gibi Ar-Ge faaliyetleri yapma imkanı söz konusu değildi.
Eğer bu fırsat olsaydı belki de teknoloji günümüze kadar çok farklı şekilde gelişecekti.
Fakat ne olursa olsun, 1830'larda geliştirilen bir teknolojinin 200 yıl sonra yeniden değerli bir hale geldiğine şahitlik ediyoruz.
İlk elektrikli otomobil icadından 110 yıl sonra otomatik vites araçlar piyasaya çıktı.
1940'ta Oldsmobile ilk defa otomatik vitesli bir model için seri üretime başladı.
Peşinden Cadillac geldi.
İlk geri bildirimler olumsuzdu.
Bir pedalın eksik olması sürücülerin pek aklına yatmamıştı.
Otomatik vitesli arabalar ancak 1960'lı yıllarda kabul gördü.
Tüketiciler ilk başta yadırgasa da konfor sağlayan her türlü ürüne adapte oluyor. Günümüzdeki adaptasyon süreci ise çok daha kısa sürede gerçekleşiyor.
Artık otomatik vitesli araçlar öncelikli olarak tercih ediliyor. Özellikle büyük şehirlerde. Trafikte sürekli vites değiştirmek ya da yokuş yukarı bir yolda arabanın kaymaması gibi nedenler bile araç alırken sürücülerin tercihini otomatik vitesten yana kullanmasına neden oluyor.
Şimdi ise çok daha ileri bir teknoloji hayatımızda yer etmek üzere.
Dünya otomotiv endüstrisini değiştirecek ulaşım aracı: Otonom otomobiller
Otonom sürüş insanın müdahalesi olmadan bir aracın kendi kendine hareket etmesi, bir noktadan başka bir noktaya gitmesi anlamına geliyor.
10 Ekim'de büyüleyici bir şov eşliğinde tanıtılan Tesla Cybercab otomobile bakışı kökünden değiştirmeyi amaçlıyor.
Otomatik vites arabayı piyasaya sürülmesiyle pedal sayısını 2'ye düşüren Oldsmobile'den 80 yıl sonra, Tesla Model Y ile pedal sayısını 1'e düşürdü. Sadece gaz pedalı ile sürüş imkanı sağlayan Tesla Model Y güçlü bir inovasyon gerçekleştirdi.
Tesla Motors'un amacı, insan katkısını en aza indirmek ve ölümcül kaza riskini ortadan kaldırmak.
Pedal sayısını 1'e düşüren Tesla, sonra sinyal kolunu da kaldırdı.
Tesla şimdi de, Cybercab modeli ile gaz pedalı ve direksiyonu tamamen kaldırıldı ve tam otonom sürüşe geçti.
Cybercab ile seyahat etmek için sadece arabanın içine oturup varış noktasını söylemek yeterli. Gerisini Tesla Cybercab hallediyor. Varış noktasına ulaşmak için yapay sinir ağları, gelişmiş haritalama sistemlerini kullanan araç, zahmetsiz bir ulaşım sağlıyor.
Kendi kendine seyahat eden bu otomobilde öncelikli hedef, kullanıcıya ve topluma fayda sağlamak.
Şöyle ki;
Cybercab üretilirken bir sürücünün aracını günde kaç saat kullandığı, aracın ne kadar süre atıl kaldığı ve bir arabanın atıl kaldığı süre içinde, sahibine, topluma nasıl katkı sunabileceği sorularına cevap aranmış.
Bir otomobil, 24 saatlik zaman diliminde 20 saat kadar otoparkta kalıyor.
4 saat boyunca kullanılan araç, yolda olduğu süre zarfında da genelde trafik saatlerinde hareket halinde oluyor.
Cybercab, otonom sürüş ile yolculuk yaptığı için araç sahibi trafik olduğu süre boyunca yol ile ilgilenmek zorunda kalmayacak. İsterse laptopu kullanarak yarım kalan işlerini tamamlayabilecek, online toplantılara katılabilecek. Yani aracın içinde yolculuk yapan kişi trafikte kaybettiği zamanı verimli bir şekilde kullanarak avantaja çevirme imkanına sahip olacak. Cybercab, İstanbul gibi metropollerde yaşayanlar için oldukça avantajlı görünüyor.
Diğer önemli bir nokta ise bir otomobilin atıl kaldığı süre.
Cybercab otoparkta beklemek yerine insana ihtiyaç duymadan seyahat edebildiği için, araç sahibinin kullanmadığı zaman diliminde taksi olarak çalışacak.
Yani araç sahibi oturduğu yerden para kazanabilecek. Tesla bu sistemin yaygınlaşmasıyla aynı zamanda ulaşım maliyetini düşürmeyi ve trafik sorununu çözmeyi de hedefliyor.
Teoride her şey iyi görünüyor. Ancak uygulama aşamasında neler yaşanacak hep birlikte göreceğiz.