İnsanlık tarihinde ilk kez, milyonlarca insan tanıdıklarının ve tanımadıklarının hayatlarına bu kadar kolay erişim sağlayabiliyor.
Sosyal medya platformları herkese kendi hikayesini istediği gibi anlatabileceği alanlar sundu.
Facebook, Instagram, X, Linkedln ve Tiktok'ta paylaşılan hikayeler bir taraftan kişisel imajın inşasına katkı sağladı, diğer bir taraftan ise görünür olmak riskleri de beraberinde getirdi.
Bu risklerin başında dijital çağın kronikleşen rahatsızlığı STALKLAMAK geliyor.
"Stalklamak", bir kişiyi sosyal medya üzerinden gizlice, sürekli ve sistematik olarak takip etmek anlamına geliyor.
Bu takip kimi zaman sessiz bir merakın, kimi zaman ise rahatsız edici bir takıntının ürünü olabiliyor.
Facebook 2018'de ilk çeyrekte 583 milyon, sonraki çeyrekte ise 800 milyon sahte hesap yakaladığını açıklamıştı.
Burada asıl sorulması gereken, insanlar neden fake hesap açma ihtiyacı duyuyor?
Aslında sahte hesaplar, insanın karanlık tarafıyla bağının bir parçası. Çünkü sahte hesaba sahip olunmasından ziyade o hesabın hangi amaçla kullanıldığı önemli.
Stalklama nedeni olarak şu maddeler öne çıkıyor;
Merak ve Bilgi Edinme İsteği
Romantik merak
Kıskançlık veya karşılaştırma
Gizli hayranlık veya rekabet
Zarar verme niyeti
Kontrol ve Güç İsteği
Ve Siber Zorbalık ile Taciz
Stalklamak: Merak mı, Takıntı mı, Tehdit mi?
Gizliden gizliye takip edilerek mahremiyetin ihlal edilmesi gerçekten hoş bir durum değil. Hatta ilerleyen safhalarda tehlikeli bir hale dahi gelebiliyor.
Ancak profili ve paylaşımları açık bir kişinin, sosyal medya hesabındaki gönderileri gizlemek gibi bir derdi yok.
Artık bir insanın hayatına dair onlarca bilgiye, onunla tek bir kelime konuşmadan ulaşabiliyoruz.
Nerede kahve içmiş? Kimlerle takılıyor? Neler okumuş, ne izlemiş, hangi ruh halindeymiş? Tüm bu bilgiler parmaklarımızın ucunda. Sosyal medya sayesinde…
Ama bu görünmez takip kültürü masum bir merak mı, yoksa modern çağın yeni saplantısı mı?
Bu kısımda ince bir yol ayrımı var, Takip ne için yapılıyor? Fiziksel güvenlik tehdidi riski varsa ciddi önlemler alınması gerekiyor.
Diğer bir taraftan Sürekli takip edildiğini bilmek veya takip edildiğinden şüphelenmek, anksiyete, stres, korku ve hatta depresyon gibi ciddi psikolojik sorunlara yol açabilir.
Takip eden kişi de obsesif düşünceler ve kontrol ihtiyacı nedeniyle psikolojik olarak zarar görebilir.
İzleme Kültürünün Normalleşmesi
Sosyal medya platformları, kullanıcıların hayatlarını paylaşması için tasarlanmış olsa da, bir yandan da başkalarının hayatlarını sessizce izlemeyi kolaylaştırıyor.
2021 yılında yapılan bir araştırmaya göre, sosyal medya kullanıcılarının %70'inden fazlası düzenli olarak tanıdıkları veya tanımadıkları kişilerin profillerini inceliyor ancak herhangi bir etkileşimde bulunmuyor.
Disinhibisyon etkisi
İnternet ortamında insanlar, gerçek hayatta sergileyemedikleri davranışları daha rahatça gösterebiliyorlar.
Bilim insanlarının "Çevrimiçi Ketlenme Kaybı Etkisi" (Online Disinhibition Effect) olarak adlandırdığı bu olgu, sosyal hayatımızda var olan hiyerarşi, dış görünüş baskısı ve toplumsal statü gibi sınırlayıcı faktörlerin dijital dünyada büyük ölçüde ortadan kalkmasıyla ilişkili.
Sosyal kaygı nedeniyle ifade edilemeyen düşünceler, duygular ve bilgiler, ekranın arkasına geçildiğinde çok daha kolay paylaşılabiliyor.
Çelişkili gibi ama gerçek…
İnsanlar hem görülmek, takdir edilmek, onay almak istiyor…
Hem de mahremiyetine dokunulmasından rahatsız oluyor.
Açık profiller, herkese açık hikâyeler, yer bildirimleri, konum etiketleri…
Bunlar bir yandan "Bakın ben buradayım" çağrısı ama aynı zamanda "Lütfen beni rahatsız etmeyin" beklentisi.
İzleme Kültürünün Normalleşmesi ve Disinhibisyon etkisi madalyonun iki yüzü gibi ortaya çıkıyor..
İnsanlar mahremiyet istiyor ama aynı zamanda görülmek, takdir edilmek ve doğrulanmak da istiyor.
Stalklamaktan mağdur olan bir sosyal ağ kullanıcısı, aynı zaman da bir stalker da olabiliyor.