Hafta sonu Eskişehir'deydim. İstanbul'dan sonra Eskişehir'in temiz havası, sakinliği ilaç gibi geldi. İnsanlar trafikte daha medeni, birbirini ittirmiyor.
Ne var ki bu güzel şehir bakımsız. Yollar, alt yapı eskimiş. Son dönemlerde epeyce iç turist çeken Eskişehir'in merkezi "görüntüyü" kurtarsa da çevredeki mahallelerin hali iç açıcı değil. Şehrin canlandırılmaya, potansiyelinin ortaya çıkartılmasına ihtiyacı var.
Peki, girdiği her seçimi kazanan, şehirde CHP'nin üstünde oyu olan Yılmaz Büyükerşen'in emekliye çıkarılmasının ardından dengeler değişir mi?
Büyükerşen'in yerine aday olan eski genel sekreteri Ayşe Ünlüce'nin adını seçmen yeni duyuyor. Ancak CHP seçmenin reflekslerini biliyoruz. Adaya değil partiye oy veriyorlar. Dolayısıyla Ayşe Hanım da CHP'nin seçmenin oyunu silme alacaktır. En fazla sandığa giden sayısı birazcık azalır, o kadar. Ancak Ünlüce'nin, Büyükerşen'e Eskişehir'e katkılarından ötürü oy veren AK Partili seçmenin desteğini alması zor.
Değişim "yenilenme" algısı yaratmamış. AK Parti'nin adayı Nebi Hatipoğlu'nu da tanımıyorum. Siyasetin içinde olan bir isim değil. Başarılı bir iş adamı olduğu anlatılıyor. Kazanırsa, iktidar, sembolik önemi olan Eskişehir'de büyük bir dönüşüme soyunacaktır. Büyükerşen'in aday olup olmayacağının tartışıldığı günlerde de yazmıştım, Hatipoğlu hocayla yarışsaydı durum farklı olurdu ama Ünlüce karşısında bence şansı yüksek. AK Parti Büyükşehir'de sürpriz yapabilir.
31 Mart'ta yarış ağırlıklı olarak iki aday arasında geçecek olsa da İYİ Parti'nin genç adayı Melih Aydın'ın da seçmenden sempati topladığını görüyorum. Kime sorsan kendisinden iyi bahsediyor. Eğer klişelerden uzak durmayı, sahici ve ilkesel bir pozisyon almayı başarırsa bu süreci uzun vadede siyasi kariyeri için fırsata çevirebilir. Zira Eskişehir epeydir parlak bir siyasetçi çıkartamıyor.
***
ESENYURT'TA KARSLI İSYANI
DEM'in "Kent uzlaşısı" adıyla CHP'nin lehine belediye başkan adayı çıkartmadığı Esenyurt'ta Karslı seçmen ayakta. CHP'nin Vanlı Ahmet Özer'i aday göstermesine tepkililer. Daha önce HDP'den aday olan Özer'in DEM seçmenine sempatik görüneceği kesin ancak her beş kişiden birinin Karslı olduğu söylenen Esenyurt'ta da hemşericilik hâlâ en güçlü seçmen motavisyonu.
***
DARISI İNGİLTERE'NİN BAŞINA
Yalnızca 50 gün görevde kalan İngiltere Başbakanı Liz Truss, "Britanya'da eskiden politikacıların elinde olan güç aslında son 30 yılda quangolara, bürokratlara ve hukukçulara geçti. Böylece demokratik olarak seçilmiş bir hükümetin politikaları hayata geçiremediğini görüyorsunuz. Quango, yarı sivil toplum kuruluşudur. Amerika'da buna idari devlet ya da derin devlet diyorsunuz. Britanya'da 500'den fazla quango var ve her şeyi onlar yönetiyor" dedi.
Truss'ın derin devlet imaları dünya basınında geniş yankı uyandırdı. Bizde ise rağbet görmedi.
Normaldir. Zira biz bu sorunu geride bıraktık. Son 15 yılda askeri vesayetin, onun ürünü olan derin devletin ve sivil toplum adı altında örgütlenmiş ideolojik aygıtlarının etkinliği kırıldı. Siyasetin karar alma ve uygulama süreçlerindeki etkinliği arttı. Oyuyla iktidar kuran halk muktedir oldu. Cumhurbaşkanlığı hükümet modeli de bugün İngiltere'de olduğu gibi maruldan az dayanan hükümetler kurulmasını engelledi.
Ama tabii henüz ortada kurumsallaşmış bir demokrasi yok. Fırsat buldukça ısıran aracı vesayet kurumları da aportta bekliyor.
Kısacası içinde bulunduğumuz sivil süreç, Erdoğan'ın duruşuna bağlı olarak fiilen işliyor. 31 Mart'ı da atlattıktan sonra Türkiye'nin önünde 2028'e kadar kesintisiz bir dönem var. Bu süreyi sivil siyasetin yerleşmesi için değerlendirmeliyiz.
***
ŞÖHRETİN BEDELİ
Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Hakan Kutoğlu, Prof. Dr. Celal Şengör'ün Karadeniz'in patlayacağına ilişkin sözleri için "Elimizde Celal hocanın sözlerini destekleyen hiçbir bilimsel veri yok. Medyatik kalmak için söylenen sözler. Ayrıca söyledikleri onun alanı da değil. Bu kimyasal bir olay. Bilim insanının konuşurken sorumlu davranması lazım.
Topluma sürekli korku salıyor" diyor. Kutoğlu, Şengör'ün "Şöhretin verdiği saçmalama hakkını" kullandığı görüşünde ama bence bu bir bedel; şöhretin bedeli. Zira Şengör'ün sosyal medyadaki kitlesini bir arada tutmak, tıklanmak için başka şansı yok. Pandemide, deprem tartışmalarında gördük, saçmalamazsanız, korkutmazsanız "akademide" para yok.