Pandemi sonrası bütün ekonomik dengesi altüst olan dünyada ırkçılık ve yabancı düşmanlığı yükseliyor.
Çünkü sorunlarının sorumlusunu arayan, öfkelerini kanalize etmek isteyen yığınların en zahmetsiz oy deposu olduğunu gören siyasetçiler var.
Tek yapmaları gereken, onların önüne atacak bir düşman belirlemeleri.
Hitler, 1930'ların ekonomik pandemisi Büyük Buhran'ın yoksullaştırdığı kitlelere Yahudileri işaret etmişti.
Her dönemin, ülkenin "ötekisi" başka elbette.
Bugün Almanya'da Türkler başta olmak üzere Müslümanlar, Doğulular hedef tahtasında.
Bizde de 90'ların kriz ortamında dönemin faşistleri Karadeniz'e, Ege'ye çalışmaya giden Kürt işçileri hedef gösterirdi. Köylüler, ellerini sürmedikleri ağır işleri yapan bu insanları işsizliğin, uğursuzluğun, serseriliğin sebebi diye taşlarlardı.
Bugünse malum Suriyeliler, Afganlar var.
Ancak mesele, sığınmacıların kentlerin belirli bölgelerde yoğunlaşmasına izin verilmesi gibi yanlış politikalara itirazı aşmış durumda.
Baksanıza turistlere salça olan tiplerin haberlerini okumaya başladık. Dün de İngilizce konuşan bir turistin, nece konuştukları çok da anlaşılmayan bir güruh tarafından kargatulumba metrodan atıldığı videoyu izledik.
Zavallı adam ödediğini kanıtlıyor; ama bilinçli vatandaş şüpheci. Kendileri İBB'nin zamlı tarifesinden bilet alırken elin yabancısı otobüse bedava biniyor olmasınmış!
Evet rezalet; çünkü ateşe benzin dökenler var.
Dün seçimlerden 90 gün sonra ortaya çıkıp ekonomik sıkıntılardan yakındıktan sonra mevzuyu ülkedeki yabancılara bağlayan Akşener'i dinlemediniz mi mesela?
Yine sığınmacılara yönelik defalarca yalanlanan kışkırtıcı iddiaları sıraladı. İstatistikleri manipüle etti.
Üç beş oy uğruna kendini ciddiye alan insanlara bu kadar nefret yüklemeye değer miydi?
Dinlemediniz mi diye size soruyorum; ama itiraf ediyorum ben de Meral Hanım'ın konuşmasına ancak 4 dakika sabredebildim. Zira cumartesi cumartesi içim karadı. Konuşmasının gerisini yazılı metinden okudum.
***
İYİ PARTİ BU KEZ UCUZA GİTMEZ
Seçim öncesi bir kez daha masadan kalkan, ancak sonra ikna edilen Meral Akşener dün yine bir hamle yaptı.
Liderlere, "Her birimiz ayrı ayrı seçimlere girelim, biz varız! Biz varız, sizleri de bekleriz. Erdoğan, Bahçeli, Kılıçdaroğlu, hepinize sesleniyorum; hadi her birimiz ayrı ayrı girelim" diye seslendi.
Cumhur İttifakı kendisini niye dinlesin anlamadık. Ama muhtemelen Kemal Bey'den iyi bir teklif gelirse "Karşı taraf kabul etmedi ki" diye yan çizmek istiyor. Açık kapı bırakıyor.
Öyle ya, o kadarcık oyuyla Ümit Özdağ'a neler vaat etmişti Kemal Bey... Yüzde 10'luk İyi Parti bu kez ucuza gitmez.
***
KEŞKE...
Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, "Düzgün mitingler yapmalıydık. 2 kişi, bilemedin 3 kişi konuşur ya... 7 kişi konuşur mu, 10 kişi konuşur mu?" diyor.
Kılıçdaroğlu cepte. E Akşener de masanın ikinci büyük partisi olduğu için mutlaka konuşmalıydı. Üçüncü kim olmalıydı Temel Bey?
Bu arada hiçbiriniz konuşmasaydınız daha iyi olacağına inanan o kadar çok muhalefet seçmeni tanıyorum ki, bence bunu da bir düşünün.
***
HACI BEY CİDDİ MİSİNİZ?
AK Parti Bayburt İl Başkanı Hacı Ali Polat, sokak köpeklerinin konuşulduğu bir toplantıda Cumhurbaşkanı Erdoğan'a, "Karayollarında arabalar köpeklere çarpıyor. Köpeklere fosforlu yelek giydirelim" önerisinde bulunmuş.
Erdoğan da Polat'a, "Giydirelim de acaba köpekler bunu kabul edecek mi?" diye cevap vermiş.
Sonra ne olmuş, Hacı Bey ne demiş, Milliyet'in haberinden öğrenemiyoruz.
Lütfen söyleyin Hacı Bey, şaka mı yapıyorsunuz?
Hayır, ciddiyseniz daha renkli bir kişilik olduğunuzu düşüneceğim, o yüzden soruyorum.