Geçen sefere benzemesin de Hasan Abi!
"Kürt sorununu çözmeye kararlıyız" diyen Kılıçdaroğlu'na ve CHP'ye ısrarla "Çözeceğiz dediğiniz Kürt sorununu nasıl tanımlıyorsunuz, tespitiniz hangi başlıklardan oluşuyor?" diye soruyorum.
Şu ana kadar bu cenahın siyasetçilerinden, entelektüellerinden, gazetecilerinden, kanaat önderlerinden tek bir cevap alabilmiş değiliz.
Elimizde sadece Kılıçdaroğlu'nun, "Sorunu Meclis'te çözeceğiz" sözleri var. Bir de yargıya müdahale ederek, kovuşturması süren Demirtaş'ı serbest bırakacağız vaadi.
Anlaşılan bu kadarının, Kürt seçmendeki tarihi CHP fobisini kırmak için yeterli olacağına inanıyorlar. Ve belli ki partinin hâlâ "megri megri" diye söylenen ulusalcı tabanının bu işi sineye çekeceğine... Demirtaş'ın, Kemal Bey'den aldığı gazla "Kobani iddianamesini 14 Mayıs'ta yırtıp çöpe atacağız" demesini Erdoğan gitsin diye alkışlayacağına da...
***
Kürt seçmenden Erdoğan'a karşı Kılıçdaroğlu'nu desteklemesini isteyen HDP'nin listelerinden aday gösterilen Hasan Cemal ve Cengiz Çandar gibi isimlerin dilinde de aynı nakarat.
HDP'nin Diyarbakır milletvekili adayı Çandar, "Sorun çok komplike" dedikten sonra ekliyor:
"Kılıçdaroğlu, Kürt sorununun Meclis'te çözüleceğini söylemiş, güzel bir laf. Zaten CHP bunu daha önce de söylüyordu. HDP'nin eşbaşkanları da Kılıçdaroğlu'yla görüşmede sorunun Meclis'te çözüleceğini söyledi. Öyle de olması gerekiyor."
HDP İstanbul milletvekili adayı Cemal de sorunu söylemeden çözüm için Meclis'i adres gösterenlerden:
"Herkes Kürt sorununun çözümünden söz etmeye başladı ama nasıl olacak? Başlangıç noktası Erdoğan'dan kurtulmaktır ve Kürt sorununu Meclis çatısı altına getirmektir."
"Tayyip Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığı ve mevcut parlamento dengesiyle bu işin gerçekleşemeyeceğini" söyleyen her iki büyüğümüz de taşın altına ellerini sokmakta kararlılarmış.
***
İnsan ister istemez bugünlerde mangalda kül bırakmayanların, Erdoğan'ın Kürtlerin gasp edilmiş eşit vatandaşlık haklarını teker iade ettiği Çözüm Süreci'nde neler yaptığını düşünüyor...
Cumhurbaşkanı Erdoğan, cuma günü Diyarbakır'daki konuşmasında kısa bir hatırlatma yaptı:
"Esasen, bunların derdi hiçbir zaman Diyarbakır olmadı, Diyarbakırlının çilesi, derdi, talebi olmadı. Bunların söyledikleri o süslü cümlelerin gerisindeki gerçek kimlikleri, parasını verenin Türkiye'ye karşı kullandığı birer kiralık katiller ordusu olduklarıdır. Kollarına kim girerse onun çıkarı için kendi insanına, kendi topraklarına silah doğrultana başka ne denir? Eğer öyle olmasaydı baldıran zehri içme pahasına yürüttüğümüz Çözüm Süreci'nde uzattığımız eli ısırmazlar, açtığımız yüreğe hançer saplamaya kalkmazlardı."
Evet Hasan Abi...
Geçen sefer PKK bile Apo'nun telkiniyle silah bırakmaya ikna olmuşken koşa koşa Kandil'e gidip "Her istediğinizi verdiler mi de silah bırakıyorsunuz, sınır dışına çıkıyorsunuz, davanızı satmayın" diyen gazeteciler vardı hatırlıyor musun?
Erdoğan daha fazla kan akmadan süreci yürütmek için çırpınırken, Kürt gençlerinin kanıyla delikanlılık yapan bu gazeteciler FETÖ'yle uygun adım yürüyorlardı. Devletin istihbaratının yürüttüğü Oslo sürecini faş edip iktidar partisinin aldığı siyasi yükü ağırlaştırmayı gazetecilik faaliyeti diye yutturuyorlardı.
Eğer seçilirsen en yaşlı üye sıfatıyla gazi Meclis'i açacağın söyleniyor.
Bölge seçmeninin tek talebinin ABD modeli kanton, yegâne sorunlarının da Demirtaş'a özgürlük olduğunu söyleyen bu Kürt düşmanlarına da mutlaka bir çift lafın olur değil mi?
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- 60 günde Trump’ın elini kolunu bağlayacaklar (20.11.2024)
- Parsel parsel... (18.11.2024)
- Bahçeli’nin Öcalan çıkışıyla balataları sıyırdılar (17.11.2024)
- Eyvah asgari ücret artıyor! (16.11.2024)
- Patronun çırakları (15.11.2024)
- Zulme karşı insanlık ittifakını genişletiyoruz (14.11.2024)
- Sanırsın Trump ABD’ye değil Türkiye’ye başkan seçildi (11.11.2024)
- CHP erken seçim diye diye erken kurultaya gidecek (10.11.2024)
- Yavaş’ı İmamoğlu medyası vuruyor (09.11.2024)
- Trump kazanınca kaybedenler (08.11.2024)