Adıyaman'ın, Kahramanmaraş'ın, Hatay'ın merkezi, iç savaşta bombalanan, yakılıp yıkılan Halep'i ya da Suriye'nin diğer şehirlerini andırıyor.
Bir de deprem bölgesindeki daha önce sadece adını duyduğumuz, yolumuzun düşmediği ilçeler var.
40-50 bin nüfuslu, sessiz sedasız yaşayıp giden bir sürü kasaba.
Bu yerleşimlerin her birindeki binlerce binanın üçte biri yıkılmış durumda. Ayakta kalanların hali de harap, içlerine girilmiyor. İnsanlar çoluk çocuk çadırlarda, otomobillerde yaşıyor. Yemek sorunu aşılıyor. Ancak tuvalet ve duş ihtiyacı en büyük mesele.
Zira altyapı tamamen çökmüş durumda. Şebeke suyunu taşıyan boruların biri onarılırken diğeri patlıyor. Kanalizasyon ayrı dert. Yıkılan nakil hatları onarılsa da arama ve enkaz çalışmalarının sürdüğü bir ortamda güvenlik nedeniyle şehrin tümüne elektrik verilemiyor.
Bir ilçenin iş yükünü düşününce bile insanın içi daralıyor değil mi?
Kuşkusuz yerel yöneticilerin bu organizasyonun altından kalkabilmesi mümkün değil.
Cumhurbaşkanı Erdoğan depremin ilk saatlerinde bölge illerine birer vali daha atadı. Bakanlarını da illere bölüştürdü.
Ancak ilk günden itibaren asgari yaşam koşullarından mahrum kalan travma halindeki insanların muhatabı olan yerel yöneticiler yıprandılar. Çığ gibi büyüyen ihtiyaçların, taleplerin karşısında paralize oldular. Doğaldır. Bu kişilerin kendilerinin ve ailelerinin de depremzede olduğunu unutmamalıyız. Halktan temsilcilerin de dahil edilmesi gereken illerdeki Afet Koordinasyon Merkezlerinde bir revizyon faydalı olabilir.
İşlerin daha verimli ve hızlı yürütülmesi için de başlarına geçici süre için "süper valiler", "süper kaymakamlar" atanabilir.
Görevlendirileceği yerle hemşerilik ilişkisi bulunmayan, iletişimi kuvvetli, bürokratik engellere aşacak kadar vakıf, sivil toplumla, uzmanlarla, iş çevreleriyle işbirliği yapmasını bilen, konvoysuz dolaşan, iş bitiren adamlar. Güvenlik bürokrasisinden gelmeleri de şart değil, hatta daha iyi olur.
Sizin gibi benim de aklıma bir trafik kazasında zamansız kaybettiğimiz, halkın "süper vali" ismini taktığı Recep Yazıcıoğlu geliyor.
Merkezde ya da görev başında Yazıcıoğlu'nu rol model kabul eden nice valilerimiz, kaymakamlarımız vardır değil mi?
***
DÜŞÜNÜR MÜSÜNÜZ ORHAN BEY?
Nobel Barış Ödüllü Yemenli aktivist Tevekkül Karman, Kahramanmaraş depreminden etkilenen afetzedeler için 50 ev yaptıracakmış.
Nobel Ödüllü yazarımız Orhan Pamuk'un New York Times'a depremi yazdığını duyunca belki bu desteğe de değinmiştir diye okudum. Ama göremedim.
Orhan Bey bir dahaki yazısında bu dayanışma ruhundan bahsederse Türkiye ve depremzede halkı için gerçekten faydalı bir iş yapmış olur.
***
BIRAKIN 1999'DAKİNİ, DAHA DÜNKÜ DEPREMİ UNUTTUK
Herkes 1999 depremini unuttuğumuzdan bahsediyor.
Ancak gidişata bakılırsa ileride bugünlerden akılda kalan da, merkez üssü şarkıcılar, mankenler, Youtuber'lar olan bir deprem olacak gibi.
Baksanıza olayın sıcaklığına rağmen tüm tartışma bir iki meşhur ismin üzerinden sürüyor.
Ülke ikiye bölünmüş durumda.
O konuda bir netleşirsek huzura ereceğiz.
Bu garip durum, şok karşısında bireylerin kendileriyle yüzleşmeme, oyalanma arayışlarından kaynaklanıyor olabilir.
Hatta belki taraflar ilgiden memnundur, alan da satan da razıdır.
Ama artık iş çığırından çıkmış durumda bilesiniz.
Her gün Twitter'da TT olan bu kişiler, siyasilerin açıklamalarına, imamların vaazlarına konu olmaya başladılar.
1999'dakini bilmem ama bir an evvel 12 gün önce ne yaşadığımızı hatırlamaya ihtiyacımız var.
Unutmak için çok erken.