Can Ataklı çok sinirlenmiş...
"Ben anlayamıyorum. Elbette her komutan inançlı olabilir, namazında niyazında olabilir. Son derece dindar olabilir. Ama arkadaş ne oluyor ya? Ordu-komuta eller havada Kur'an okunuyor. 30 Ağustos Kur'an-ı Kerim ile kutlanıyor artık. Olmaz" diyor.
Can'ın youtube'daki konuşmasını dinlerken 15 Temmuz gecesi darbecilere direnen bir generalimizin özel sohbetimizde anlattıklarını hatırladım.
General 15 Temmuz'da darbeye katılan harp okulundan dönem arkadaşı bir FETÖ'cü şöyle tarif ediyordu:
"Bildiğin gibi ben arada bir iki kadeh içerim. Ama Ramazan'da hepimiz aldığımız terbiye gereği daha dikkatli davranırdık. Bu arkadaş okulda göstere göstere sigara içer, akşam herkesi rakıya davet ederdi. Ama pek çok kez ranzasında kimseye belli etmeden gözüyle namaz kıldığına da şahit olmuştum."
Generalin bahsettiği 28 Şubat'a giden yıllar...
İbadetini açıkça yapanın irticacı diye ordudan atıldığı, yerlerine "seküler" numarası yapan bu takiyeci ajanların sokulduğu dönemler.
Öyle ya 15 Temmuz'da yarısı FETÖ'cü çıkan generaller gökten zembille inmedi ya komuta kademesine.
Tabii Can'la ikimizin bir ordudan beklentilerimizin çok farklı olduğunun farkındayım.
Ama yine de hatırlatayım dedim, üzmesin kendini fazla.
***
DAVİD KOOPERFİLD Mİ SEDEF KABAŞ MI?
Spikerlikten muhalefetin kanaat önderliğine geçen Sedef Kabaş deyince aklınıza ne geliyor?
Benim aklımda ifadesi alınmak üzere götürülürken kameraları fark edince kollarını arkasında bağlaması ve ters kelepçeleniyorum pozu kesmesiyle kalmış.
Gerçekten on numara bir oyunculuktu.
Tabii ki bir de hata yapmayacağım, vurgulu konuşacağım diye gerim gerim gerinerek ve gererek yaptığı konuşmalarında Hitler'in propaganda bakanı Goebbels'e yaptığı göndermelerle...
Kabaş dün restorasyon için üzeri kapatılan Kız kulesi'nin görüntüleri paylaşıp "Kız kulesi yok ya yaktılar ya sattılar" diye ortalığı velveleye vermeye çalışırken insanlar kendisine bir panelde söylediklerini hatırlatıyorlardı:
"Kitleleri etkilemek istiyorsanız, ortaya kocaman bir yalan atın. Ama çok büyük bir yalan olsun. İkinci kriter çok basit bir yalan olsun. Sonrasında da bu basit ve çok büyük yalanı sürekli tekrar et. Ve ardından kitlelerin o yalanı gerçekmiş gibi nasıl kucakladığını otur seyret."
Kabaş oturup son yalanının, spor yorumcusu Lübe Ayar gibi "Hiç utanmıyorsunuz değil mi? Yazıklar olsun!" diye naralar atanları nasıl kucakladığını izlerken ne düşünüyordu acaba?
Ama artık Fatih Altaylı'ya bile bu kadar da olmaz dedirten yalanlarına üç beş alık dışında kimseyi inandıramıyor.
Olsun...
Milyonlarca İstanbullunun gözünün önündeki Kız Kulesi'ni yok etmeye çalışması elinde patlasa da bu cüreti kendisine yeni kapılar açabilir
Faşist ideologları bırakıp Özgürlük Heykeli'ni yok etme numaraları milyonları götüren David Copperfield gibi ilizyonistlerden feyz alabilir mesela.
Hazır hitap ettiği kitle hipnotize haldeyken üç beş yolunu bulur.
***
KIZ KULESİ'Nİ BAKANLIĞA SORDUM
Dün Kültür Bakanlığı'nı arayıp Kız Kulesi'ndeki restorasyonun hangi aşamada olduğunu sordum.
1995 yılında özel bir şirkete restorasyon karşılığında 49 yıllığına kiralanan yapıda alanında uzman profesörlerin başkanlığında hassas bir çalışma yapıldığını anlattılar.
Boğazın simgesi Kule'ye yapılan özensiz eklemelerin kaldırıldığını, rutubetten kaynaklı deformasyon giderildiğini ve yapının güçlendirildiğini söylediler.
Ayrıca restorasyonun her yerde yayınlanan fotoğraflarını da gönderdiler.
Çalışmanın bitmesini ve ortaya çıkacak manzarayı görmeyi merakla bekliyoruz.