Hiç kıvırmayın, Gezi bal gibi darbeye zemin hazırlamak içindi
2013 yılında faizler yüzde 4, enflasyon yüzde 6'lardaydı. İhracat rekor kırıyordu. Türkiye'yi yıllarca götürecek dev altyapı projeleri birer birer başlıyordu.
Türkiye'ye Ortadoğu'da azgelişmiş bir yörünge rolünü uygun gören ABD merkezli küresel oligarşi için bardağı taşıran damla, Tayyip Erdoğan'ın PKK'nın silah bırakmasını hedefleyen Çözüm Süreci'yle toplumsal barışı tahkim etmeye kalkması oldu. Üstelik de "3. ülkeleri" işe karıştırmadan...
Oy çoğunluğunu korumayı başaran karizmatik liderliğin yönetimindeki böylesine bir Türkiye, Ortadoğu'daki bir ülke için fazla güçlüydü.
Türkiye'de "Tak" dediklerinde "şak" diye yapacak, "İncirliği aç" derlerse Erdoğan gibi "Bize faydası ne olacak" diye pazarlığa oturmayacak, uyumlu bir iktidarın tesis edilmesi şarttı.
İşte Turuncu devrimlerin Occupy (işgal) mekaniğinin harfiyen uygulandığı Gezi böyle bir süreçte ilmik ilmik işlenmeye başladı.
İktidarı sandıkta götüremiyorlarsa yine darbe mekaniği işleyecekti.
Halkın bir kısmını sokağa dökecek bir provokasyon yeterliydi...
Elbette tahrik edilen karşıt görüşlü kitleler de çıkacaktı ve tıpkı Tahrir Meydanı'nda olduğu gibi illaki sokakta karşı karşıya geleceklerdi.
Ardından ordu durumdan vazife çıkarıp devreye girecek ve halka tamamlanacaktı.
15 Temmuz'da gördüğümüz üzere, o dönemde ordumuzu yöneten generallerin yüzde 50'si zaten Okyanus ötesinin oğlanıydı (our boys).
Tereyağından kıl çeker gibi olacaktı.
Kadın-erkek örtünüp Tahrir Meydanı'ndan devrim yazıları yazacak gazetecileri dahi hazırdı.
Bugünlerde silah fabrikası davetlerine koşa koşa giden ve "Ulusal gururumuz SİHA" yazıları yazan Ertuğrul Özkök bile "Türkiye'nin Tahrir'i neresi olacak" türünden "denemeler" yapıyordu.
Aranan kıvılcım Taksim Meydanı'nda parladı.
***
ERDOĞAN BOŞUNA 'YÜZDE 50'Yİ EVDE ZOR TUTUYORUM' DEMEDİ
Taksim Meydanı'nda sayıyla 5 ağacın, yayalaştırma projesi için yerinden sökülmesi üzerine kıyamet kopartıldı.
Ülkenin Başbakan'ı çıkıp "Ağaçların kesilmediğini, nakledildiğini" bile açıkladığı halde iş çığırından çıkmıştı bir kere.
Bu kez de "Mesele ağaç değil ki sen hâlâ anlamadın mı" diyerek seçilmiş, meşru bir iktidara yazılı ültimatom verdiler...
Türk halkının çoğunluğunun, 3. köprüyü, yeni havalimanını, Kanal İstanbul'u yapma vaadini yerine getirsin diye seçtiği hükümete, "Hayır bizim dediğimizi yapacaksın, bu projeleri iptal edeceksin" diye dayatmaya kalktılar.
Kepçeleri gasp edip Başbakanlık ofisine molotoflarla yürüdüler.
Aylarca kent merkezlerini işgal edip ticareti, turizmi, gündelik hayatı sabote ettiler. Ortamı terörize ederek insanların ölümüne zemin hazırladılar.
Erdoğan, yanında kalan birkaç isimle birlikte cesurca direndi.
Daha sonra açık darbe girişimi sırasında 15 Temmuz'da sokağa çağıracağı kitleye sürekli tahriklere kapılmamaları konusunda uyarı yaptı.
Halktan aldığı yönetme emanetini, sokak kabadayılığına, darbe tehdidine terk etmedi.
***
SON KARARIM
Son mahkûmiyet kararıyla tartışılan Gezi davasının bu perspektifi ne kadar kapsadığı, mahkemenin delillendirme konusunda ne kadar titiz olduğu ya da ceza verilen isimlerin sorumlulukları hakkında yorum yapacak kadar bilgiye sahip değilim.
Dava boyunca da bu uyarılarımı yine bu köşede dile getirdim.
Ama bir gazeteci olarak her anına tanıklık ettiğim, yazdığım ve bugünden dönüp bakınca daha da netleştiğim Gezi sürecinin benim düşünce dünyamdaki sistematiği tam olarak böyle.
Karar sizin.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- 60 günde Trump’ın elini kolunu bağlayacaklar (20.11.2024)
- Parsel parsel... (18.11.2024)
- Bahçeli’nin Öcalan çıkışıyla balataları sıyırdılar (17.11.2024)
- Eyvah asgari ücret artıyor! (16.11.2024)
- Patronun çırakları (15.11.2024)
- Zulme karşı insanlık ittifakını genişletiyoruz (14.11.2024)
- Sanırsın Trump ABD’ye değil Türkiye’ye başkan seçildi (11.11.2024)
- CHP erken seçim diye diye erken kurultaya gidecek (10.11.2024)
- Yavaş’ı İmamoğlu medyası vuruyor (09.11.2024)
- Trump kazanınca kaybedenler (08.11.2024)