Herkes Tinder Avcısı isimli belgeseli birbirine öneriyor...
İnsanlar, sosyal medyada "Yahudi pırlanta kralı" kılığına giren Simon Leviev'in, Tinder isimli tanışma programında flört ettiği kadınları nasıl dolandırdığının hikâyesini hayretle anlatıyorlar.
Bense tavsiyeler üzerine izlediğim belgeseli bitirince "Bu da ne ki" diye söylenmeden edemedim.
Zira bizim buralarda, Leviev'in sonuç vermesi aylar alan zahmetli ve yüksek maliyetli metotları yerine şak diye malı götüren nice "ustalar" var.
Dün bizim gazetenin ilk sayfasında haberi verilen ünlü sosyoloji profesörlerimizden Nilüfer Narlı'nın dolandırılma hikâyesini okumuşsunuzdur işte...
Adamın biri, Nilüfer Hoca'ya sahte polis kimliğinin resmini gönderip "Dediklerimizi yap" diyor.
Özel bir üniversitede bölüm başkanı olarak ders veren profesörümüz, hiç tanımadığı bu adamın komutlarını harfiyen yerine getiriyor... Özel bir bankanın Etiler şubesine giderek tüm parasını çekiyor. Kasadaki değeri binlerce lira olan mücevherlerini alıyor..
Ardından kapısına gelip "Barış" diye paraloyı soran bir yabancıya "Pınar" şifresini de söyleyerek tüm servetini poşet içinde teslim ediyor...
Tıpkı, hükümetler kurup deviren, ülkeye siyasi güzergâh çizen, Aydın Doğan'ın "akıl hocası" diye anılan Taha Akyol'un küçük oğluyla istişare ederek içine düştüğü tuzak gibi...
Hatırlayacaksınız, "yılların kurdu" Taha Bey bir telefonla, bankadan çektiği onca parayı hiç tanımadığı adamların eline Şişli'nin arka sokaklarında sayıvermişti.
Şimdilerde TV programı yapmaya hazırlanan ve onca para-zaman harcayıp koca meraklısı tipleri kandırmakla övünen İsrailli dolandırıcı bence fazla havalanmasın...
Atlasın Türkiye'ye gelsin.
Zira, akıl hocalarımızı, kanaat önderlerimizi neredeyse hiç çaba harcamadan çarpmayı başaran üst düzey dolandırıcılardan alacağı dersler olduğu ortada.
Nilüfer Hanım'a geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Çok canınızı sıkmayın, cana geleceğine mala gelsin hocam.
***
BU YÜK BİZE ÇOK FAZLA!
'Nesnelerin interneti'yle uyumlu olan 5G, veri indirme ve iletiminde görülmemiş büyüklükte bir hız dengesi sağlayarak "her şeyi her şeye" anında bağlıyor...
Yola eşek hızıyla başlayan iletişimdeki bu devrim, kimi çevreler tarafından "Frekanslarla dengemizi bozacaklar, virüs yayacaklar, hepimizi hasta edecekler" itirazlarıyla karşılanıyor.
Tıpkı baz istasyonların yaygınlaştığı ve kanser olacağız tepkisiyle karşılandığı dönemler gibi...
Oysa baz istasyonlarının sayısının artması ve aralarındaki mesafenin azalması, insanlara verdikleri iddia edilen zararın da azalması anlamına geliyordu. Çünkü istasyonların yaydıkları ve aldıkları dalganın şiddeti azalıyordu.
Bugünden bakınca, asıl meselenin yaygınlaşan cep telefonlarıyla hayatımızın girdiği aşama olduğunu daha iyi anlıyoruz.
Şimdi de yüksek hızlı ve anlık iletişim tartışmasında eğer bir tehlikeden bahsedilecekse, ki edilmeli, bakmamız gereken yer bence yine başka.
Zira internetin hızlanması ve yaygınlaşması, nesnelerle birlikte insan ilişkilerini de dönüştürüyor, bozuyor...
Gündelik hayatta karşılaşmaları "mucize" olacak Giresun'daki 16 yaşındaki bir kız ile Ankara'da yaşayan 21 yaşındaki ergeni, ışık hızıyla buluşturup birini mezara diğerini hapse gönderiyor mesela...
Ve biz hâlâ bu trejedinin altında feodal sorunlar arıyoruz.
Meseleyi "çocuk gelinler" bağlamında tartışan bile var.
Oyun oynamayı bırakmalıyız.
Oturup insanın fiziki ve kültürel evriminin taşıyamayacağı hızdaki bu küresel iletişimin yıkıcı etkisini nasıl azaltabileceğimizin yollarını aramalıyız.
Asıl pandemi budur.
Sıla'nın acılı ailesine sabır dilerim.