Kaçak diktiği binalar ortaya çıktı, yıkıldı, ses etmediniz...
Batırdığı usulsüz kredileri patladı, gazeteler günlerce yazdı, oralı olmadınız...
Adamlarına işini yapan gazetecileri dövdürdü, burunlarını kırdırdı, gıkınızı çıkarmadınız...
Sosyal medyada, Whatsapp mesajlarında bir trol gibi insanlara küfürlerle, hakaretlerle, tehditlerle saldırdı, görmezden geldiniz.
Devletin kendisine tahsis ettiği çakarlı aracını, emniyet şeridinde Tiktok partisi yapsınlar diye çocuklarına verdi, güldünüz geçtiniz...
Hatta tuttunuz, FETÖ'nün medya imamları tutuklanırken "Onlar teröristse ben de teröristim" diye çırpınan bu kriptoyu milletvekili listesine koydunuz. Yetmedi partinizin grup başkanvekili seçtiniz.
Burada keselim, zira saymakla bitecek gibi değil cemiyet zararlısının rezaletleri ve Meral Akşener'in suskunlukları...
Ama her şeyin bir sınırı var Meral Hanım...
Bugüne kadar merak ettiğimiz sebeplerle koruduğunuz, kolladığınız, ödüllendirdiğiniz safra fena kokmaya başladı.
Eğer Bingöl mitinginizde bir vatandaşı korumalarıyla köşeye sıkıştırıp "Bacını..." diye iğrenç küfürler ettiği kameralara yansıyan Lütfü Türkkan isimli şahsı bir an önce partinizden göndermezseniz işiniz zor.
Denemesi bedava.
Önümüzdeki il gezinizde yine bu adamı alın yanınıza ve kitleye her zamanki gibi "Ben sizin bacınızım..." diye seslenin...
Görün bakın nasıl "reaksiyon" alıyorsunuz.
Emin olun ki herkesten önce İYİ Partili bacılarınız sizi tefe koyar.
***
KOLAY MI AHMET HOCAM?
Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta soruyor:
"Norveç'in tüm Kovid kısıtlamalarını kaldırmasının üzerinden resmen 1 ay geçti.
Aşı pasaportları, maske zorunlulukları veya sosyal mesafe kuralları yok.
Yedi günlük yeni ölüm ortalamaları her zamankinden daha düşük. Neden kimse bundan bahsetmiyor?"
Kolay iş mi hocam?
Bırak pandemide model olarak konuşmayı, "İsveç, Norveç..." diye söze başlayınca bile "Vurun aşı karşıtına" diye üzerimize çullanıyorlar.
Hem hastalığın bitmesinden ödü kopanların en son duymak istediği şey "iyi haberler".
***
KABUL EDİN, YOZDİL BİR MARKADIR
CHP yerel seçimlerde Ankara ve İstanbul gibi büyükşehirleri alınca muhalif medya pazarı hareketlendi. Reklam ve hizmet alımlarıyla küçüğünden büyüğüne muhalefet yandaşı medyaya ciddi paralar aktı.
Piyasaya yeni "dilli" aktörler çıktı. Alan kapmak isteyen "mırmırlar" da seviyeyi düşürerek seslerini ve çıtayı yükselttiler.
E haliyle Yılmaz Özdil'in tek numarası olan küfürbazlığı pazarda her tezgâhta satılmaya başlandı, sıradanlaştı. Gürültüde sesi soluğu silindi gitti.
Özdil'in 5-6 yaşındaki bebelerden bahsettiği dünkü şiirsel yazısı sanki bu hazin sona itiraz gibiydi.
"Mevzu bel altı muhalefetse kimse elime su dökemez, ben daha ölmedim" diyordu adeta.
Yazısından bir dörtlük okuyayım size...
Bu kadarı bile nam-ı diğer Yozdil'in bir marka olduğunu ve faşizmi ilmik ilmik dokuduğu duru üslubunun taklit edilmesinin ne kadar zor olduğunu anlamanıza yetecektir:
"Esenlik anaokulu
33 Suriyeli, 6 Türk.
Hamza Hürol anaokulu
54 Suriyeli, 27 Türk"