İBB, sarı taksi tartışmasında yeni bir hamle yaptı. Belediyeye bağlı olarak çalışacak 5000 yeni taksiyi trafiğe çıkartacaklarını söylüyorlar.
Açıkladıkları plana göre taksicilere net 6 bin 622 TL maaş verilecek.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Ulaşım Daire Başkanı Utku Cihan, projelerinin amacını şöyle açıklıyor:
"Taksicinin uzun mesafeye gitme talebi çok fazla. Taksicinin bu talebi, fazla para kazanma isteği. Biz bu durumu ortadan kaldırdığımız zaman taksicilerin de davranış şekilleri değişmiş olacak."
Bu "teorik hedefin" piyasada bir karşılığı olmayacağı ortada.
Hadi, telkin yoluyla falan "taksicinin fazla para kazanma isteğini yok ettiler" diyelim... Müşteriye hizmetin önemli bir ayağı olan "rekabeti" de ortadan kaldırmış olmayacaklar mı?
Öyle ya, para kazanma hırsları törpülenmiş ve maaşını zaten alacak olan şoförler, kendilerine en çok ihtiyaç duyulan saatlerdeki trafik çilesine girmeyi tercih etmezlerse ne olacak?
Otobüs şoförü değiller ki önceden belirlenmiş sefer saatleri ve güzergâhları takip edilsin.
Evet, sarı taksi İstanbul'un en ciddi problemi. Çözümü ise doğal piyasa aktörlerinin sektöre girmesinin önündeki engellerin kaldırılması. Plaka sahiplerinin tekelinin piyasa koşullarında kırılması.
Tıpkı Tarım Kredi Kooperatifi marketleri tartışmasında söylediğim gibi... Belediyeler gibi, bu alanda düzenleyici ve denetleyici rolü üstlenmesi gerekenlerin, kâr amacı gütmeyerek piyasaya girmesi kulağa hoş gelebilir.
Ama bir önceki yüzyılda kalan bu modelin, çözüm getirmek şöyle dursun yeni sorun alanları yaratacağı ortada.
Halihazırdaki ulaştırma hizmetlerine yetişemediği için yoğun olarak eleştirilen İBB başına, başımıza iş mi arıyor?
***
'SÖMÜRGE AYDINI NEDİR?' DİYE SORAN OLURSA...
Gazeteci Şirin Payzın, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bildirici büyükelçilere yönelik "istenmeyen adam" çıkışı karşısında geri adım atan ülkelere Twitter'dan şöyle sitem ediyordu:
"Madem yaptığının arkasında durmayacaksın, cezaevindeki bir mağdur üzerinden ne diye diplomasi oyunu oynarsın. ABD ve AB ülkeleri Kavala'yı malzeme edip, beceriksiz işlerle iktidarın sorumsuz politikalarına su taşıyorlar."
Ağzından çıkanı kulaklarının duymadığı belli de...
Acaba düştüğü pozisyonu yüzüne söyleyecek hiç dostu da mı yok?
***
'KILIÇDAROĞLU ADAY OLMASIN' DEMENİN BİNBİR ŞEKLİ
Meral Akşener'in daha önce Ekrem İmamoğlu'nu Fatih Sultan Mehmed'e benzetmesi üzerine çeşitli yorumlar yapılmıştı.
Partiye yakın kaynaklar, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş'ın, İyi Parti'den kopan Ümit Özdağ'a kongre salonu vermesine kızan Akşener'in iltifatın dozunu kaçırdığı söylenmişti.
Ama öğreniyoruz ki, Meral Hanım'ın tercihinin "dini" sebepleri de varmış. Bir televizyon programında açık açık söylemiş:
"Benim ablam 75 yaşında dindar bir kadın. Ablam, AK Parti bünyesindeki dindar kadınlarla da beraber olan biri. Ablam bana 'Ekrem kardeşimin yüzünde Rabbi Yessir gördüm' dedi. Arkadaşlarını sordum, onlar da sempati duymuşlar."
Ne demektir diye baktım; Akşener'in dindar ablasının İmamoğlu'nun yüzünde gördüğü "Rabbi Yessir" bir duaymış.
Yavaş'ı da İmamoğlu'nu da aday göstermeyeceklerini, çünkü başkanların bir dönem daha görev yapmalarını istediğini söyleyen Kemal Kılıçdaroğlu mesajı almıştır herhalde.
Zira "Başbakanlığa talibim" diyerek yarıştan çekilen Akşener'in, adaylık imaları yapan Kılıçdaroğlu'ndan da benzer bir geri adım beklediği açık.