Dünya Sağlık Örgütü'ne inanacak olursak artık kimse gripten ölmüyor. Dünyada her yıl 650 bin civarında can alan virüs, koronayla birlikte bir anda ortadan kayboluverdi.
"Bu senenin mevsimsel gribinin" kökünü kazıdığı sadece solunum yolu hastalıkları değil. "Korona'ya bağlı kalp krizi" gibi tarifleri de sıkça işitiyoruz.
Kaldı ki hastane kayıtlarında ölüm sebebi korona yazmasa da sorun yok. Korona Medyası ne güne duruyor?
Toprağı bol olsun, milyonda bir görülen bir hastalığa yakalanan sevgili dostum Markar Esayan'ı kaybettiğimizde bile "koronaya yenik düştü" manşetleri atılmıştı. Pek çok gazeteyi arayarak bu anlam veremediğim yalanı düzeltmek zorunda kalmıştım.
Öyle ya, bir hastalık gerçekten korkunçsa, manipülasyona, yalana, abartmaya niçin ihtiyaç duyulur? Yalın gerçek neyinize yetmez?
Belli ki, mevcut verilerle toplumda arzu edilen korku ve paniği yaratamayacakları için arayış içindeler.
"Kimler" diye sormayın artık... Bu dönemde parasına para, gücüne güç katanlar hangi çevrelerse onlar işte.
Bu arada dün yerli yabancı haber sitelerinde koronanın ereksiyon sorununa yol açtığına dair haber haberler vardı.
Belli ki, üzerinde "iktidarsızlığa neden olur" uyarısı bulunan sigara paketini istemeyip, bakkala "bunun kanser yapanı yok mu" diye soran Temel'in fıkralarından ilham almışlar.
Kivinin PCR testinin "korona pozitif" çıkmasına gülmeyenler için düşündürücü olsa gerek.
***
AŞI MESELESİ DE MASKE HİKAYESİNE DÖNECEK
Pandeminin başlarındaki maske paniğini hatırlıyorsunuz değil mi?
Küçük bir atölyede saatler içinde istemediğiniz kadar üretebileceğiniz kıytırık maskeler bir anda savaş konusu olmuştu.
Uzayda yarıştıkları halde vatandaşları için bu basit "ağızlıkları" tedarik etmekte aciz kalan dünyanın süper güçleri, Somalili korsanlar gibi, hava alanlarında maske taşıyan uçaklara el koymaya başlamışlardı...
Bir ara her müteşebbisin aklını çelen tavuk çiftçiliği kurma hayali gibi, o günlerde pek çok insan "maske işine" girmişti.
Sonra panik bitti. Karaborsaya düşen maskelerin yüzüne artık dönüp bakan yok.
Bugün pek çok kişinin yolunu gözlediği aşıların da akıbeti farklı olmayacak.
Biontech'in ortağı Uğur Şahin'in kulakları çınlasın, Sinovac CEO'su Yin Weidong Bloomberg'e verdiği söyleşide aralarında Türkiye'nin de olduğu beş ülkeye üretim lisansı verdiklerini söylüyor...
Muhtemelen önümüzdeki aylarda Türkiye'de ve dünyada ihtiyacın çok üstünde aşı olacak.
E tabii piyasada onca malzeme olunca da aşı pasaportu gibi dayatmalar gündeme gelecek.
***
ÖZÜR DİLİYORUM
Şeker, çikolata firmalarının coşkuyu arttırmak için evinde bir başına oturmuş el öpmeye gelecek çocukları bekleyen ihtiyarları anlatan reklamlar yayınladığı günlerdi...
Yaşlıların "Nerede o eski bayramlar" diye yakınmaları adettendi.
Cem Yılmaz'ın dediği gibi, seneeee... Geçen sene...
İtiraf ediyorum, bu yakınmaları geyik muhabbeti diye küçümsedim hep...
Şimdi ise haber bültenlerinde sorumsuzca bayramlaşanların, maskesiz torununu öpenlerin, büyüklerini ziyaret edenlerin "telin" edildiği haberleri izledikçe...
Komşunun, bayramda evine misafir kabul eden komşusunu polise ihbar ettiğine şahit oldukça "büyük konuşmuşum" diyorum.
Demek deneyimleri ışığında görüp kaygılandıkları bir "gidişat" varmış büyüklerimizin.
"Tadı yok" dediklerinde kendileriyle empati yapamadığım tüm büyüklerimin ellerinden öper bayramlarını tebrik ederim.