Fransa'yı suni bir "Laik cumhuriyet ve İslam" tartışması üzerinden kutuplaştıran Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron popülizmin dibine vurmaya devam ediyor. Geçtiğimiz günlerde de Charlie Hebdo isimli dergide yer alan ve Hz. Muhammed'i "terörist" olarak gösteren karikatürlerin ülkesinde yayımlanmaya devam edeceğini söyledi.
Macron'un teşviki üzerine de ülkedeki kamu binalarına infial yaratan karikatürler yansıtıldı. Kampanyaya sağın dibinden bile katılım var. Beziers kentinin Belediye Başkanı Robert Menard gibi faşistler "sorsan solcu" Macron'un izinden giderek Hebdo'nun nefret söylemi karikatürlerini şehirlerin çeşitli yerlerine yerleştiriyorlar.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Macron'un karşısında aday olacağını açıklayan ve medya tarafından "tescilli faşist" ilan edilen Marine Le Pen'in işi zor. Böyle giderse "lümpen milliyetçilerin" ve yabancı düşmanlarının oyunu Macron'a kaptırabilir!
Le Pen'in nasıl bir adım atacağını kestirmek zor olamasa gerek. Evet, Macron'un vites büyütmesinden sonra muhtemelen o da ırkçılığın gaz pedalına daha fazla yüklenecek.
Eyvah eyvah!
Fransa'da yaşayan milyonlarca "Müslüman Cumhuriyet vatandaşı" için hayatın ne kadar zorlaştığını tahmin etmek zor değil. Böylesi puslu havaları seven radikaller ve taşeron örgütler de herhalde bayram ediyorlardır.
***
Tüm Avrupa'daki Müslümanları ve azınlığı hedef alan bu linç dalgasının "Ama ifade özgürlüğü" diye yok sayılmasına ya da hoşgörülemesine ise ahmaklık mı yoksa sahtekarlık mı diyeceğime karar veremiyorum.
Milyarlarca insanı, ortak değer kabul ettikleri kutsalları ve aidiyetleri üzerinden aşağılayarak karikatürize etmenin özgürlükle alakası olabilir mi?
Eğer bu bir haksa "Avrupa Birliği Anayasası"nda da tanımlanan nefret söylemi niçin suç sayılıyor?
Peygamberleri bırakın, sıradan Yahudinin, Hıristiyanın ya da bir kadının hatta bir hayvanın resminin üzerine "terörist" yaftası yapıştırıp resmi binaların duvarında sergileyebilir misiniz?
Sıkar değil mi?
Ama Peygamberleri üzerinden Avrupa'daki ve tüm dünyadaki Müslümanları terörist, potansiyel tehdit, düşman ilan etmekte serbestsiniz. Üstelik bunu yaparsanız, çağdaşlığınıza, ilericiliğinize, bilimselliğinize halel gelmez. Bilakis özgürlük ve hak savuncusu diye ödüllendirilir, neden olmasın, belki de Nobellendirilirsiniz.
***
Türkiye Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da bir süredir Avrupa'daki küreselci- faşist ittifakının benzer şekilde hedefinde. Erdoğan sadece Türklerin değil, Avrupa'daki tüm Müslümanların ve ötekilerin sembolü, temsilcisi olarak görüldüğü için nefret söylemine maruz kalıyor.
Son olarak Hollanda Özgürlük Partisi Başkanı (!) Geert Wilders isimli siyasetçi Twitter'dan, Erdoğan'ın başında bombadan bir sarıkla tasvir edildiği karikatürü paylaşıp üzerine "terörist" yaftası iliştirdi.
Erdoğan'ın "Bu zatın, İslam ile derdi nedir, Müslümanlarla derdi nedir? Zihinsel noktada bir tedaviye ihtiyacı var" diye seslendiği Macron da, Hollanda'daki Nazi artığı da ağzının payını fazlasıyla aldılar.
Ne var ki bizim buralarda bile bu "akıl tutulmasının" seküler müritleri var. Macron'un az bile aldığı cevap üzerine Ankara'daki büyükelçilerini geçici olarak geri çağırmasına çok üzülmüşler, sitem ediyorlar.
Yok canım, Fransa'ya olur mu... Tabii Türkiye'ye söyleniyorlar.
"Olacağı buymuş, sonunda Fransa'yla da arayı bozmuşuz."
Bir şey söylemiyorum...
Zira Türkiye'de doğup büyüyüp kendini Fransız sanmanın kişiliklerine, karakterlerine yükü zaten yeterince ağır olmalı