CHP'li vekiller ve gazeteciler günlerdir, Kurultay'da
Muharrem İnce'nin
Kılıçdaroğlu'nun karşısına çıkabilmesine methiyeler düzüyorlar.
"
Demek ki en demokratik parti biziz"
diyorlar.
Bu yarışı "kurumsallıklarına" delil olarak gösteriyorlar.
Ardından da Ak Parti'de
Erdoğan'ın karşısına rakip çıkmadığını söyleyip hükümet partisini antidemokratik ilan ediyorlar...
Başından söyleyeyim, bu aşırı yorumlara katılmıyorum.
Çünkü
aynı siyasi partiler ve seçim kanunlarına göre varlıklarını sürdüren
partilerin demokrasi açısından
birbirinden çok farklı
olamayacağı ortada.
Dolayısıyla bir siyasi partide iç muhalefetin aday çıkartacak kadar güçlü olması demokratlıktan
ziyade uyumsuzluğun seviyesini de gösterebilir.
Çünkü
siyasi partiler asgari müştereklerde yan
yana gelen kişilerin kurduğu
örgütlenmelerdir.
Yani kendilerinden,
farklı eğilimleri hizip yaratmayacak seviyede tolere
etmeleri beklenir.
Murat Belge'nin eskiden benzer bir tartışmada yaptığı bir tespit aklıma geliyor... Aşağı yukarı şöyleydi:
"
Komünist partide kapitalizmi savunan bir bloğun olmaması partinin antidemokratik olduğunu göstermez."
***
Kaldı ki,
Erdoğan'ın da içeride hep siyasi rakipleri oldu, olacaktır da...
Ancak hiçbiri, Erdoğan kadar güçlü bir perspektif ortaya koyamadıkları için,
mesela Muharrem İnce kadar, iddialı bir çıkış sergileyemediler... Destek bulamadılar.
Kimse de onları
partiden zorla falan göndermedi...
Marjinal kalmalarını ve birer siyasi mevtaya dönüşmelerini bizzat seçmen istedi.
Bakın milyonlarca seçmeni temsil etmeleri beklenen
üç yüz beş yüz delegeden genel merkezden bahsetmiyorum...
Bizzat taban da dahil tüm seçmen,
milyonlarca bireysel irade Erdoğan'ın rakiplerini yenen!
***
İşte asıl demokrasi başarısı da tam olarak budur.
Erdoğan'ın 15 yıldır seçmenin çoğunluğunu ikna ederek partisini iktidarda ve bir arada tutması bunun tartışmasız delilidir.
Gerisi hikâyedir.
Çünkü hayatın diyalektiği tarih boyunca bizlere defalarca göstermiştir ki... Lider kongrelerde ya da kurultaylarda değil, mücadele sürecinin doğal akışı tarafından belirlenir!
Ama biliyoruz ki, derdi ülkenin değil muhalefetin iktidarı olanlar daha çok hikâyeleri severler.
***
SEÇMEN YAPAR ÖYLE...
Herkes, Kurultayda aday olsun diye 165 delege imza verdiği halde seçimde 447 oy alan İnce'nin "hikmetini" sorguluyor.
Bu sonucu, Kılıçdaroğlu'nun "291 delege daha kaybetmesi" şeklinde yorumlayanlar da var.
Ben öyle derin analizlere dalmıyorum.
Zira refleksleri epeyce öngörülebilir olsa da delege dediğin son tahlilde seçmen.
Ve her seçmen gibi, önüne sandık konulunca mutlaka dengeyi, yarışın sürmesini de gözetir...
Özetle İnce'nin seçilemeyeceğini bilseler de Kurultay'da önlerine bir sandık kurulunca içlerindeki uyarıyı iletiverdiler mevcut yönetime.
Refleksleri dert görmesin.