Dün sabaha karşı Düzce'de yaşanan 5.9 büyüklüğündeki deprem, bize 1999 yılındaki Marmara Depremi'ni hatırlattı. Panik nedeniyle hayatını kaybeden 2 kişiye Allah'tan rahmet diliyorum. Son Düzce Depremi, 12 Kasım 1999'da yaşanan 7.2 büyüklüğündeki depremden daha sert şekilde hissedildi. Uzmanlar bunu dünkü depremin zemine yakın olmasına bağlıyor.
Peki bu depremi nasıl ucuz atlattık? Bunun tek bir açıklaması var: "Devlet büyük bir kentsel dönüşüm kampanyası yürüterek Düzce'deki yapı stokunun yüzde 80'ini yeniledi. Bu önemli hizmet dün Düzce'de çok daha büyük bir faciayı önlemiş oldu."
"Deprem değil bina öldürür" sözünün ne kadar değerli olduğunu bir kez daha hatırlamış olduk.
Son deprem aynı zamanda bir soruyu daha gündeme getirdi: "İstanbul büyük bir depreme hazır mı?" İstanbul'u değil cumhurbaşkanlığı koltuğunu düşünen Ekrem İmamoğlu'ndan bu konuda bir adım beklemek büyük hata olur.
Evet, İstanbul'daki yapı stokunun önemli bir kısmının Düzce'deki gibi bir değişime ihtiyacı var. Haksızlık etmeyelim, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bu konuda iyi çalışıyor. Kentsel dönüşüm konusunda İstanbul'da müthiş bir gelişme yaşandı ve yaşanmaya devam ediyor. Ancak şimdi daha kapsamlı bir strateji izleyerek İstanbul'u beklenen bir depreme hazırlama zamanı. Umarım konuşulan şeyler eskiden olduğu gibi zamanaşımına uğramaz. Çünkü biz unutsak da deprem bizi unutmuyor.
***
PKK'NIN TEMİZLENMESİ İÇİN SURİYE'YLE İŞBİRLİĞİ KAÇINILMAZ
Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada terörle mücadelede artık bir kara harekâtının kaçınılmaz olduğuna işaret etti. Şimdi sıra Suriye'deki terör yuvalarına yapılacak kara operasyonuyla terör örgütünün sınırımızdan tamamen temizlenmesine geldi. Erdoğan, Suriye Devlet Başkanı Esad ile görüşmenin de mümkün olabileceğini söyledi. Bu açıklamanın ardından yeminli Türkiye düşmanlarından "Esad bizim düşmanımız değil mi?" sesleri yükselmeye başladı. Niyetleri ise başka. İstiyorlar ki Türkiye'nin içeride ve dışarıda hiçbir meselesine çözüm bulunmasın. Dünyada dengeler değişirken Türkiye hep bu değişimin dışında kalsın.
Ancak kaçırdıkları bir şey var. Eğer PKK, Suriye'den gerçekten temizlenecekse bunun ancak Suriye devletiyle birlikte yapılması mümkün. Bu yüzden devletler birbirlerine sonsuza dek düşman olmazlar. Cumhurbaşkanı Erdoğan da "Siyasette sürekli küslük ve dargınlık olmaz" diyerek buna işaret etti.
Ümit ediyoruz ki Suriye, ülkesinden PKK'yı ve hamisi olan ABD'yi kovma konusunda kararlı olur. Zira çok yakın zamana kadar İran bile ABD'nin uzantısı PKK'yı kolluyordu. İran'da iç karışıklıklar başladığı zaman bunun kaynağının PKK olduğu anlaşıldı ve Türkiye'nin yaptığına benzer operasyonlar başladı. Anlıyoruz ki Davutoğlu döneminde Türkiye'nin girdiği yanlış Suriye politikası da değişmek üzere. Komşularımızla sıfır değil belki yüzlerce sorunumuz var ama artık hepsini teker teker çözüyoruz.