Muhalefetsiz demokrasi olmaz ama bu çeşit muhalefet de demokrasiyi hasta etmez mi?

Sizler de merak etmiyor musunuz? CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu bu göreve geldiği günden beri, garip konuşmalar yapıyor. Bu konuşmaların gerçekleri yansıtmaları önemli değil. Önemli olan Kılıçdaroğlu'nun Cumhurbaşkanı Erdoğan'a gereğinde iftira atması ve en ağır ifadelerle suçlamasıdır. Ve Kılıçdaroğlu bu göreve geldiğinden beridir, son yerel seçimler dışında, CHP yenilgiden yenilgiye sürüklendi durdu. Ve çok açık bir gerçek de ortada... CHP asla PKK konusunda açık konuşamıyor. Çünkü HDP ile ittifak içinde. Zaten son yerel seçimlerdeki başarı da, HDP'nin getirdiği oylara bağlı değil miydi?
Soylu anlattı
Bu durumda Türk demokrasisi bir ikilemle karşı karşıya değil midir? İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, bu ikilemi çok açık anlattı. Kendisi ile Milli Savunma Bakanı'nın muhalefet liderlerini bilgilendirdikten sonra olanları, çok güzel değerlendirdi:
PKK'yı aklamak
"-Terörü savunmak suçtur ama kabahatli biziz. Olayın tüm yönlerini iki genel başkana anlattık. Görüşmeden çıkar çıkmaz meseleyi siyasi tartışmaya çevirmesi. Ve şehitlerin sorumlusunun Cumhurbaşkanımız olduğunu söylemesi PKK'yı aklamaktan, üzerlerinden yük almaktan başka bir şey değildir."
Terör kırmızı çizgidir
"-Meseleyi sayın Cumhurbaşkanımızın üzerine yıkmaya çalışmak terör örgütü PKK'yı aklamaktır. Bu kalleşliğe hep birlikte, siyasi parti ayrımı gözetmeksizin, fatura ödettirebilme fırsatı kaçırıldı. Böyle yapılmamalıydı. O grup toplantısını dinlediğim an hayatımın en büyük hayal kırıklıklarından birini yaşadım. Siyaset tartışır, fikrini söyler ama bunun kırmızı çizgisi terör örgütleridir."
Çözüm yok mu?
Evet.. Önümüzde böyle bir sorun var. CHP ile HDP'nin iç içeliklerinin sürdürülmesi, Kılıçdaroğlu'nun temel dürtüsü. Bu arada dış kaynaklardan destek beklentisi de gündemde... Bu sorunu nasıl çözeceğiz bilemiyorum. Muhalefetsiz demokrasi olamaz ama hastalıklı muhalefetin varlığı da demokrasiyi hasta etmez mi?