Yahya Sinvar ve maskeli emperyalizm
Filistin'in işgali aslında İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra oluşturulan küresel sistemin bölgedeki görünür yüzüydü.
Sistem, Vietnam'dan Şili'ye, Ukrayna'dan Afganistan'a, Balkanlar'dan Kafkasya'ya birçok bölgeye el attı, karıştırdı, kan ve gözyaşı döktü.
Ama ne ilginçtir ki, bazı bölgelerden yenilip ya da "yola getirilip" çekilse de içinde bulunduğumuz "Ortadoğu" coğrafyasından elini hiç çekmedi. Hatta daha ileri giderek Irak'ı, Suriye'yi, Lübnan'ı paramparça etti.
Lübnan, Filistin işgalinden sonraki sürecin ilk kurbanlarından biriydi. 70'li yılların ilk yarısından sonra "Sağcı Falanjistler, Solcu Müslümanlar" çatışmasıyla bölgeye, siyasi literatüre "Lübnanlaşma" olarak giren sistem dayatıldı.
Başbakan Hariri dâhil çok sayıda siyasi lider, kurulan tuzaklar ve suikastlarla ortadan kaldırıldı. Mezhep, din ve etnik yapı üzerinden sorunlu bir siyasal sistem inşa edildi. O gün de bugünkü gibi küresel sistemin Birleşmiş Milletler gibi kurumları hiçbir işe yaramadı.
Çünkü BM bizzat İsrail'i korumak için vardı ve bunu da Batılı liderler saklamıyordu. Bu gerçeği 2006 yılında Beyrut'ta bulunan dönemin Almanya Başbakanı Angela Merkel açıkça söylüyordu:
"Burada İsrail'i korumak için bulunuyoruz."
Aynı dönemde yine Lübnan'a giden ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice, İsrail'in Lübnan'a saldırısına destek veriyor ve bu saldırıyı, "Yeni bir Ortadoğu'nun doğum sancıları" olarak niteliyordu.
O günleri Lübnan'a giderek izleyen gazeteci Banu Avar, "Böl ve Yut" kitabında, bugün 50 bin Filistinliyi katleden soykırımcı İsrail'in arkasındaki ABD'yle birlikte bölgeyi nasıl kaosa sürüklediğini ayrıntılı anlatıyordu. Konuştuğu isimlerden biri de Hizbullah'a yakın gazeteci İbrahim Musavi'ydi.
Musavi iki önemli tespit yapıyordu. İlki bugün Türkiye'nin de gündeminde olan "iç cephe" meselesiyle ilgiliydi:
"Emperyalizmin iki safhasıyla karşı karşıyayız. Birincisi işgallerle gelen emperyalizm. İkincisi ise maskeli emperyalizm; dışarıdakiler ve bir de içimizdekiler var. İçimizde kendi halkının çıkarlarına karşı Batı'yla birleşenler var."
İkincisi ise "Lübnanlaşma"ydı:
"Lübnan yeni Ortadoğu'nun çizilmesinde başlangıç noktası. Bu projeden en çok kazanan güç İsrail ve Amerika. Hem mezhep hem dine dayanan küçük ülkeler kurmak istiyorlar ki, ileride gerekirse daha da parçalayabilsinler..."
Gördüğünüz gibi ister 100 yıl, ister İsrail hançerinin saplandığı 76 yıl, isterse Lübnan'ın işgal edildiği 20 yıl önceye gidin, değişen hiçbir şey yok. "Demokrasi havarisi" Batı yakası bildiğini okumaya devam ediyor.
Asıl sorun ise Doğu yakasının bütün bu olup bitenlere rağmen ayağa kalkmaması. Tehlike kapıya geldiğinde iş işten geçmiş olacak.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- İmamoğlu, MYK’dan kimlerin atılmasını istedi? (21.11.2024)
- Trump çöküşü durdurabilir mi? (19.11.2024)
- Türkiye ve Trump’ın ‘Haçlı’ kabinesi (17.11.2024)
- ‘Devlet bir paradigma değiştirdi, bu bir çağrı...’ (16.11.2024)
- Trump, FETÖ okullarını kapatacak mı? (15.11.2024)
- Atatürk 10 yıl daha yaşasaydı (14.11.2024)
- Trump’ın öngörülemezliği ve Ortadoğu (12.11.2024)
- CHP’nin ‘yeni İSKİ’cileri (10.11.2024)
- CHP’de ipler kopmak üzere (09.11.2024)
- Bahçeli farkı ve şaşkın siyasetçiler (08.11.2024)