Haber bültenleri üçüncü sayfa gibi
Bu tabloyu sokağa inen "muhalif" bir televizyon muhabirinin şu sorusu tamamlıyor:
"Sokakta kendinizi güvende hissediyor musunuz?"
Cevap tabii ki "Hayır"... Bir de gençlerden, "Artık bu ülkede yaşamak istemiyorum, yurtdışına gitmek istiyorum" cevabı gelince, görev "gönül rahatlığı" ile tamamlanıyor. Artık karşınızda mafya boranlarının cirit attığı, çetelerin çatıştığı, sokakları güvensiz Teksas'a dönüşen bir Türkiye fotoğrafı var...
Peki gerçekte durum ne?
Suç oranlarında aşırı bir artış mı var yoksa suçlar daha görünür mü oldu? Ya da bazı medya mecraları muhalefete alan açmak için bilinçli bir biçimde "suç ülkesi" imajı çalışması mı yapıyor?
Doğrusu hepsinin az veya çok payının olduğu bir süreçten geçiyoruz. Suç oranlarında bir artış var ama bu hem gösterildiği gibi değil hem de sadece Türkiye'de bir artış yok, diğer ülkelerde de benzer bir artış var. Türkiye'de farklı olan ve bu tabloyu vahim kılan birçok şeyin üst üste gelmesi. İlki toplumsal tepkiye yol açan "cezasızlık" gerçeği... İkincisi, yargıdaki salıvermeleri siyaset üretmeyen muhalefetin bilinçli bir biçimde "çöküş" olarak sunması, üçüncüsü de iktidar kadrolarının ve bürokrasinin ortaya çıkan olaylarla ilgili süreçleri "kötü" yönetmesi.
İş tehlikeli bir noktaya vardı ki, bir süre önce Başkan Erdoğan sürece müdahale edip şunları söyledi:
"Toplumda cezasızlık algısına hizmet eden bazı kötü örneklerle maalesef karşılaşabiliyoruz. Bunların oranını en aza indirmek için yürütme ve yasama olarak üzerimize ne düşüyorsa yapmanın gayretindeyiz."
Başkan Erdoğan medyayı ve siyaset sınıfını da uyarıyordu:
"Tabii bunu söylerken vicdan tartısında hiçbir ağırlığı olmayan art niyetli kampanyaları, reyting ve etkileşim uğruna köpürtülen gösterileri ayrı tutuyorum."
KÖFTECİ YUSUF GERÇEĞİ
Son günlerde ülkede yaygınlaştırılmaya çalışılan negatif tablonun bir başka versiyonu da yiyecek sektöründe yaşandı.
Önce Tarım Bakanlığı'ndan sızdırılan bir haberde, ünlü yiyecek işletmelerinde "domuz eti" kullanıldığı iddia edildi. Sonra bakanlık işletmelerin adlarını açıklandı. İlk başta insan sağlığı ve değerler açısından olumlu bulunsa da bu açıklamaların ayrıntıları ortaya çıkınca kafalar bir hayli karıştı.
Karıştı, çünkü yerli markalardan Köfteci Yusuf'la ilgili analizlerde çıkan binde bir, yani 0.001 oranı kimseye inandırıcı gelmedi. İkincisi, geçtiğimiz mart ayında yapılan analizlerin hem eksik yapılmış olması hem de zamanında açıklanmaması şüpheli bulundu. Daha ilginci ise bu işletmenin birkaç yıl önce bir mafya grubu tarafından tam da bugün gündeme getirilen "domuz karıştırılıyor" diye tehdit edilmesiydi.
Uzun yıllar Tarım Bakanlığı'nda denetim görevi yapan bir uzman durumu şöyle özetledi:
"Domuz etinde kullanılan bir bıçağı yıkasanız bile bir başka ette kullandığınızda bu oranda bir sonuç çıkar. Ayrıca 'şahit numune' neden alınmamış ve sonuçlar neden bu kadar geç açıklanmış? İnsan sağlığı açısından denetim önemli ama bunun doğru yapılması daha da önemli."
Olay yargıya yansısa da en azından toplumu rahatlatmak ve güveninin sarsılmaması için bakanlığın bu soru işaretlerini gidermesi gerekiyor.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- İmamoğlu, MYK’dan kimlerin atılmasını istedi? (21.11.2024)
- Trump çöküşü durdurabilir mi? (19.11.2024)
- Türkiye ve Trump’ın ‘Haçlı’ kabinesi (17.11.2024)
- ‘Devlet bir paradigma değiştirdi, bu bir çağrı...’ (16.11.2024)
- Trump, FETÖ okullarını kapatacak mı? (15.11.2024)
- Atatürk 10 yıl daha yaşasaydı (14.11.2024)
- Trump’ın öngörülemezliği ve Ortadoğu (12.11.2024)
- CHP’nin ‘yeni İSKİ’cileri (10.11.2024)
- CHP’de ipler kopmak üzere (09.11.2024)
- Bahçeli farkı ve şaşkın siyasetçiler (08.11.2024)