Uğur Dündar’ın öfkesi
Kızlardan biri o babaları aramaya kalkınca da ortalık karıştı. Çünkü adı geçen ya da baba olduğu iddia edilen kişiler ünlü ötesi ünlüydüler. Toplumda ahlak abidesi olarak bilinen isimlerdi. Biri tiyatro ve sinema dünyasının ünlü ismi Metin Akpınar, öteki de televizyon dünyasının "derin" programcısı Uğur Dündar'dı. Acı olan ne biliyor musunuz; birinin sanatçı diğeri gazeteci olmasına rağmen yıllarca yetimhanelerde annesiz ve babasız büyüyen o çocukların arayışını görmezden gelmeleri.
Hukuken de olsa sonunda Akpınar babalığı kabullendi. Ama "derin" araştırmacı gazeteci Uğur Dündar geçmişinde böyle bir ilişki yaşamadığını, elinde Adli Tıp raporu olduğunu söyleyerek herkesi haşlamaya başladı. Hatta muhalif olduğu için iftira atıldığını söylüyor, yetinmiyor bir de yazdığı gazetede karşı kampanya başlatıyor. Neymiş, muhalif olduğu için itibarsızlaştırılıyormuş... Oysa ortada babasını arayan acılar yaşamış genç bir kadının feryadı var. Hani kadının beyanı esastı...
Bu konuda ne yazık ki "çağdaş" kadın dernekleri de suskun. İşin en vahim tarafı ise bir kadın sunucu ile Uğur Dündar arasında yaşananlar. O utanç verici sahneleri sevgili Gaffar Yakınca'yla birlikte izledik. Yakınca'nın şu satırları, sıradan kötülüğün ne kadar olağanlaştığını anlatmaya yetiyor:
"35 yıl boyunca kimsesiz yaşamış bir insanın öz babasını bulmak için gösterdiği çaba ile alay etmek, 'Benim sağlıklı bir cinsel hayatım var' diyerek kıkırdamak için ne düzeyde bir kötülük gerekir?
O kıkırdamalara şuh kahkahalar ile eşlik edip, 'Ay ilahi evet teke gibi adamsın, senin şeyinin hesabını mı tutacağız' diyebilmek için ne tür bir kalpsizlikle yoğrulmuş olmak gerekir?
Bu rezil tiyatroyu izleyip tepki vermemek, gönül rahatlığı ile '..spular adama iftira atıyorlar' diyebilmek için nasıl bir kara vicdan gerekir? Yıllarca gizli kameralarla, gizli ses kayıtlarıyla sözde gazetecilik yapıp konu kendisine gelince 'yayın yasağı' getirtmek için nasıl bir ahlak anlayışına sahip olmak gerekir?"
Aslında ortada akıl dışı bir iddia da yok. Babasını arayan bir genç kız, sadece şüphelendiği her veriyi değerlendirerek iz sürmeye çalışıyor. Doğru çıkar veya çıkmaz, bundan daha doğal ne olabilir?
Bakın Sabah'a konuşan bir tanık, bizzat Dündar'ın gençlik yıllarında çalıştığı Çınar Otel'le ilgili şöyle diyor:
"İstanbul'un gençleri eskiden Yeşilköy Çınar Otel'e giderdi. Suphiye'nin Uğur Dündar'la görüştüğüne ben tanığım. Gözlerimle gördüm."
Bir de Dündar'ın bizzat köşesinde yazdığı anıları var ki fazla söze gerek yok. Çınar Otel'de cankurtaranlık yaptığı yıllarda ünlü futbolcular Can Bartu ve Metin Oktay'la tanıştığını anlatırken çok özel bir anısına da yer veriyor:
"Bir akşam cankurtaranlık mesaimi tamamlayıp işten çıkmak üzereyken Metin Ağabey seslendi. Gece kulübüne gitmek için beklediği arkadaşı Tophaneli Kâmil (Altan) nedense gelmemiş, o da bana, 'Haydi gel, felekten bir gece çalalım. Üstelik şanslısın, iki güzel kız yukarıda bizi bekliyor' demişti. Metin Oktay'ın beni mutlu etmek için su gibi para harcadığı o eğlence gecesini hatırladıkça, bir trafik kazası sonucu aramızdan erken yaşlarda ayrılan bu 'kral adam' için gözlerim buğulanır."
Başka sorum yok. Gerçekten kızın olmayabilir ama keşke biraz da babasını arayan bir genç kız için gözleriniz buğulansa da öfkelenmeden, muhalifliğe bağlamadan, alay etmeden bu meseleye yaklaşsaydınız.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- İmamoğlu, MYK’dan kimlerin atılmasını istedi? (21.11.2024)
- Trump çöküşü durdurabilir mi? (19.11.2024)
- Türkiye ve Trump’ın ‘Haçlı’ kabinesi (17.11.2024)
- ‘Devlet bir paradigma değiştirdi, bu bir çağrı...’ (16.11.2024)
- Trump, FETÖ okullarını kapatacak mı? (15.11.2024)
- Atatürk 10 yıl daha yaşasaydı (14.11.2024)
- Trump’ın öngörülemezliği ve Ortadoğu (12.11.2024)
- CHP’nin ‘yeni İSKİ’cileri (10.11.2024)
- CHP’de ipler kopmak üzere (09.11.2024)
- Bahçeli farkı ve şaşkın siyasetçiler (08.11.2024)