CHP'de başta İstanbul'un "kupon" belediyeleri olmak üzere ister büyükşehir ister il veya ilçe olsun her aday ataması kavgayla sonlanıyor. İsyan ve itiraz edenlerin, istifa edenlerin, hatta kırılanların haddi hesabı yok. Geçmişte sağ veya sol sosyal demokrat eksenler veya "mülkiyecuntası" gibi hizipler vardı ama bugün öyle bir parti için farklı siyasi yapı da yok.
Buna rağmen kavga gürültü bitmiyor. CHP'nin bu makûs talihini ne dün "Anadolu solu" kurtarabildi ne de bugün post truth "değişim" çağrıları yapan Özgür Özel ve Ekremİmamoğlu ikilisinin kurtaracağına dair bir işaret var.
Siyasi aktöründen aydın ve entelektüeline hiç kimse de bu tarihsel çıkmazı sorgulamıyor. Onun yerine ya sağ iktidarlar suçlanıyor ya da hâlâ 70'lerde kalan Zülfü Livaneli gibi daha da geri giderek Hareket Ordusu gibi ucube hatırlatmalarla toplumun bir kesimi düşman ilan ediliyor.
Oysa ortada hiç değişmeyen,Kılıçdaroğlu döneminde olduğu gibideğişiyor gibi görünen ama aslındasavrulan bir CHP gerçeği var. BuCHP aklı, dünyayı ve Türkiye'yi doğruokumadığı ve buna uygun siyaset üretmediğiiçin de sürekli kaybediyor.Kaybettikçe de öfkeleniyor, birbirleriylekavga ediyor.
İşin garip tarafı, bütün CHP'liler bu tabloyu görüyor ama nedenlerini analiz eden yok. Alın CHP'nin en makul, en başarılı ve en tecrübeli ismi Eskişehir Belediye Başkanı YılmazBüyükerşen'i... Büyükerşen 4 dönemdir belediye başkanlığı yapıyor ve zaman zaman da adı CHP Genel Başkanlığı için geçti. Bugüne kadar, bir akademisyen ve tecrübeli bir siyasetçi olarak Büyükerşen'in CHP tarihine ve siyasetine ilişkin bir eleştirisini duymadım.
Önceki gün hem bugünlere hem de dünkü CHP'ye yönelik eleştirileri çok tartışıldı: "(CHP'liler) Bir araya geldiklerizaman hepsi çok iyi ahbap,hepsi Atatürk idealleri, partininseçimlerde kazanması için yapılacakişleri konuşurlar. Fakat ikikişi yan yana gelince gidenlerindedikodusunu yaparlar. Gördümki geçimsizlik, anlaşmazlık, kıskançlıklar,iftiralar, herkes birbirininayağının altına karpuz kabuğukoyma gibi eğilimler içerisinde. Vehâlâ da bugünkü siyasette de birazdaha bozulmuş vaziyette. CHP'ninbüyük hastalıklarından biri, adetabir virüs, mikrop gibi siyasetleuğraşan insanlar arasında ne yazıkki var. Bunu cesaretle hiç çekinmedensöylüyorum."
Hoca bu kadar eleştiri için bile "cesaretten" söz ediyor. Ama siyasi eksene ilişkin hiçbir eleştirisi yok. Peki CHP'nin tek sorunu "kişisel hastalıklar" mı?
Tek parti dönemini ve 74 yıldır iktidar olamamasını bir yana bırakıyorum, sadece son 14 yıl boyunca CHP'yi daldan dala savuran siyaseti nereye koyacağız? FETÖ'nün sahiplenilmesi, her evden bir oyun HDP'ye verilmesi, altılı, yedili partilerle kapalı kapılar arkasında ittifak yapılması, dahası "Libya'da, Karabağ'dane işimiz var?" siyaseti kişisel hastalıklardan daha mı az önemli?
Yıllar önce, Nokta dergisinde çalışırken CHP yoktu ama aynı SHP ile DSP vardı ve sık sık neden iktidar olamadıklarını haber yapardık. Haziran 1987'de o dönem PR şirketinin başında bulunan Bülent Tanla "sosyal demokrat partiler" üzerine yaptığı bir araştırmada "iktidar olma" ihtimali üzerine şöyle bir cevap veriyordu: "Türkiye'de bir sosyal demokratgerçeği var. Ama ilgilendiklerinoktalar ya da meseleler toplumunilgisini çekmiyor. Bu araştırmanınortaya koyduğu en önemli sonuçda Türkiye seçmeninin sosyaldemokrasiyi iktidar olarak düşünmemesidir."
70 veya 40 yıl sonra bile değişen bir şey yok.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.