Akşener’in ‘Mandacıları’ neden kaybediyor?
Yerel yönetimlerdeki hizmet başarısıyla genel siyaset yolculuğuna başlayan AK Parti, işi orada bırakmadı, hizmet siyasetine Türkiye'nin temel sorunlarına dokunan ve darbeciler karşısında dik duran sivil siyasetiyle yüzde 50'leri aşan bir oya ulaştı. Tam 21 yıldır da iktidarda. İşin sırrını da ne 100 yıllık CHP çözebildi, ne yeni yetme "sağcı" İyi Parti anladı ne de şiddet siyasetinden beslenen HDP geleneği...
Hatta onlara her türlü desteği veren küresel güç merkezleri de anlamadı. Bu yüzden de yıllardır Başkan Erdoğan'ı iktidardan indirmek için siyaset mühendisliğinden darbe dinamiğini harekete geçirmeye kadar her yolu denediler.
Şimdi önümüzdeki yerel seçimleri bir kez daha genel siyaset havasına sokarak kazanma hesabı içindeler. Ama artık o eski siyaset mühendisliği hesapları tutmuyor. 100 yıllık parti diye övünen CHP'liler, "Niye bize payanda olmuyorsunuz" diye İyi Partililere kızıyor, İyi Partililer de kendi kendilerini yiyor, birbirlerini suçluyorlar, HEDEP ise "Artık birilerini kazandırmak zorunda değiliz." diye günah çıkartıyor ama hala "Kim daha fazla verir" pazarlığı içindeler.
İBB yancısı medya da onları yalnız bırakmıyor ve "militanca" soruyor: "CHP'yi destek vermezseniz AKP kazanır. 1 Nisan sabahı bunun hesabını veremezsiniz."
Sanki bütün partiler CHP iktidar olsun diye kurulmuş. Bu tabloyu izleyen sağcısı, solcusu, liberali muhalif aydın ve gazeteciler de ne yazık ki şu soruları hiç sormuyor:
"Neden hiçbiriniz Türkiye partisi olamıyorsunuz?"
Ya da neden, Meral Akşener'in dediği gibi "manda ve himaye"den kurtulup, "hür ve müstakil" olup "özü başınıza" bir kerecik olsun seçim kazanamıyorsunuz?
Yerel seçimlere giderken de bu sorulara cevap verilmediği için yine siyaset mühendisliğiyle bir tek şey hedefleniyor; "o makam" için her yolu mubah sayan hatta kendisini o noktaya taşıyan Kılıçdaroğlu'nu "hançerlemekle" suçlanan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun önünü açmak.
İyi Parti'ye saldırıların da HEDEP'le açık ilişkiyi göz almanın da bir tek nedeni bu, hizmet değil.
***
EDREMİT VAN'A BAKAR
AK Parti'yi başarıya taşıyan hizmet siyasetini birçok belediyede görmek mümkün. Bu yüzden yerelde hala AK Parti rol model olmaya devam ediyor. Çok sayıda böyle örnek büyükşehir, il, ilçe belediyesi var. Önceki gün o belediyelerden birinde, nasıl bir gönül belediyeciliği yapıldığına tanık oldum.
Van'da, Van denizinin kıyısına oturmuş Edremit'ten söz ediyorum. Hani hemen akla gelen o meşhur türkünün şehri Edremit.
"Edremit Van'a bakar, İçinden şamran akar, Öyle bir yar sevmişem, Her gören ona bakar..."
Edremit'e, daha önce Ankara'da karşılaştığım genç belediye başkanı İsmail Say'ın davetiyle gittim.
Özel olarak ilgimi çekmesinin nedeni de HDP'lilerin ağırlıkta olduğu bir ilçede, "kayyım" olmayan bir belediye başkanının nasıl hizmet ürettiğini yerinde görmek ve şehirdeki derin değişimi izlemekti. Van'a adım atar atmaz kendimi Edremit'in Seyirtepe'sinde buluyorum. Önde harika bir deniz manzarası ve içinden şamran geçen (2 bin yıl öncelere uzanan tarihi su kanalları) eski Edremit, arkada ise deprem nedeniyle tepelerde yükselen yeni Edremit var.
İkisinin buluşma noktası ise Edremit sahili... Aslında burası sadece Vanlıların değil, bölge insanın hatta İranlı turistlerin en çok ilgi gösterdiği ve buluştuğu bir alan. Sadece yılda İran'dan gelen turist sayısı 800 bin civarında. Meydanı, kafeleri, yürüme ve bisiklet yolları ve her yaz büyük ilgi gören su sporlarıyla Edremit sahili Ege sahillerini aratmayacak bir güzelliğe sahip ve büyük kalabalıkları ağırlıyor.
Bunun nedeni de 2016'dan sonra bölge şehirlerini yaşanmaz kılan teröre karşı verilen mücadele ve son yıllarda yapılan hizmet belediyeciliği... Edremit bu açıdan örnek bir ilçe. Belediye Başkanı İsmail Say, 4.5 yılda alt yapı, şehrin siluetini değiştirme ve eğitim alanında iddialı adımlar atmış. Klasiktir, "Belediye başkanı olarak şehre ne kattınız?" diye soruyorum. Uzun cevabını kısaltarak veriyorum:
"Van bölgemizin en önemli şehri, Edremit ise Van'ın en kıymetlisi ve turizm merkezi. Göreve geldiğimizde Edremit'in kanalizasyonu, doğal gazı yoktu. Sahil ve bugün Seyirtepe dediğimiz Kız Kalesi perişan haldeydi. Hepsini ele aldık ve tek tek çözdük. Bugün kanalizasyonu sorunu olmayan, doğal gaza kavuşan temiz bir Edremit var. Sahili ve Kız Kalesini de gezdiniz, oraları yeniden düzenledik ve hafta sonları dolup taşıyor. Şehir içi ve kırsalımızdaki tüm mahallelere hizmet götürdük. Birçok bölge ilk defa asfaltla tanıştı. Bize oy versin vermesin, her insanımızın kapısını çaldık, her mahallemize dokunduk. Sürekli Eğitim Merkez'lerinde her yıl 1500 lise mezunu öğrencimiz üniversiteye ücretsiz hazırlanıyor. Derdiniz hizmet ve gönülleri kazanmak."
***
VAN'DA YEREL SEÇİM
Yerel seçimlere gidilirken Van sokaklarında bir hareketlilik yok ama siyaset kulisleri kaynıyor. Bölgede olduğu gibi Van'da da iki parti var; AK Parti ve HEDEP. Ana muhalefet CHP'nin ise esamisi okunmuyor. Van 2009'dan bu yana HDP geleneğinin önde olduğu bir il. Ancak önümüzdeki seçimlerde yüzde 40'tan aşağı inmeyen AK Parti'nin halka dokunan doğru bir aday koyarsa sürpriz bir sonuç çıkabileceği öngörülüyor. Kulislerde çok sayıda isimden söz ediliyor.; Eski Bakan Yardımcısı Fatih Çiftçi, Milletvekili Burhan Kayatürk, Edremit Belediye Başkanı İsmail Say ve eski Bakanlardan Hüseyin Çelik...
HEDEP adayları arasında ise sanayici Şemsettin Bozkurt, il başkanı Fikret Doğan adı öne çıkıyor.
Van seçimleri hizmetin mi yoksa slogan siyasetinin mi test edileceği ilginç bir seçim olacak.
***
UTANÇ BELGESİ
HEDEP Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, Kılıçdaroğlu'nun Zafer Partisi ile "protokol" yapmasını şöyle değerlendiriyor: "Bu protokol bir utanç belgesidir. Bizim tarafımızdan unutulmayacaktır." Tek soru; 28 Mayıs seçimlerinde partiniz ve siz kime oy verdiniz?
***
'CİĞERİM YANIYOR...'
Beyoğlu Atlas sinemasında 8-16 Aralık tarihleri arasında 11. Boğaziçi Film Festivali var. Gazze'de süren İsrail barbarlığı nedeniyle festivalde ağırlık Filistin filmlerinde. Kuşkusuz dikkat çeken başka filmler de var. Onlardan biri de "Sesler ve Yüzler" filmi. Diyarbakır Analarını anlatıyor. Onların inanılmaz mücadelelerini izlememe, yazmama rağmen filmi seyrettiğimde bir kez daha dehşete düştüm ve önlerinde saygıyla eğildim.
"Ciğerim yanıyor" diye feryat eden o analar ve onların yanında dik duran babalar meğer nasıl büyük bir mücadeleye imza atmışlar insanın aklı almıyor. O insanlar, sadece ellerinde pankartlarla HDP'nin önünde bağırarak "Çocuklarımızı istiyoruz" demekle yetinmemiş, dağ taş, Irak, Suriye demeden çocuklarını aramışlar, ararken de PKK'nın hatta HDP'lilerin akıl almaz tehdit ve zorbalıklarına karşı direnmişler.
Yönetmenliğini Yasemin Çekiç'in yaptığı belgeseli filmin yapımcısı yazar Orhan Miroğlu ve Diyarbakır'dan gelen 5 anneyle birlikte izledik.
Sözü Miroğlu'na bırakıyorum: "Burada anlatılan hikayeler, bizim iç yaralarımız aslında. Yıllardır kanamaya devam ediyor. Sebepleri üzerinde çok durduk, çok konuştuk ama ünlü bir yazarın söylediği gibi, başkalarının acısına bakmak farklı bir şey. Bu belgeselde biz bunu denedik."
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- İmamoğlu, MYK’dan kimlerin atılmasını istedi? (21.11.2024)
- Trump çöküşü durdurabilir mi? (19.11.2024)
- Türkiye ve Trump’ın ‘Haçlı’ kabinesi (17.11.2024)
- ‘Devlet bir paradigma değiştirdi, bu bir çağrı...’ (16.11.2024)
- Trump, FETÖ okullarını kapatacak mı? (15.11.2024)
- Atatürk 10 yıl daha yaşasaydı (14.11.2024)
- Trump’ın öngörülemezliği ve Ortadoğu (12.11.2024)
- CHP’nin ‘yeni İSKİ’cileri (10.11.2024)
- CHP’de ipler kopmak üzere (09.11.2024)
- Bahçeli farkı ve şaşkın siyasetçiler (08.11.2024)