Yine başa döndük. Ekranda beliren iki yüzü, CHP Genel Başkanı Özgür Özel ile İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener'i izlerken hiç şaşırmadım. Özel'in Akşener'in ayağına gitmesi ya da kapıda bizzat karşılamaması eleştirilse de şaşırtmadı. Asıl şaşırtıcı olan Akşener'in şu cümleyi kurmasıydı: "Bizim 'iki siyasi parti olarakhiç değilse bazı yerlerdebirlikte işbirliği yapabilirmiyiz?' sorusunu, Genel İdareKurulu'na tekrar götüreceğiz."
İyi de o zaman aylardır sabah akşam "Yerel seçimlere hür ve müstakilgireceğiz" demenin anlamı neydi? Meydan okurcasına, "CHP'ninyancısı olmayacağız" diye bas bas bağırmanın, yeri göğü inletmenin manası neydi? Zaten bu seçimlerde ittifakı anlamlı kılan tek ve kritik il İstanbul'du. İmamoğlu için de bu karar yeter ve artar.
O zaman "81 ilde adayımızıçıkartacağız" dedikten sonra tekrarGenel İdare Kurulu'na soracağız demeknasıl bir siyaset ve neye işaret?
Anlaşılan GİK "evet" derse iş bitecek.
Yine kös kös dönüp HEDEP'le el ele vererek, "çark etti" diye suçladığı İmamoğlu ile "çak" yapacak. Ya da elini kaldırıp "Yüzünde Rabbiyessir gördüm", artık "Bir oyİmamoğlu'na, bir oy Yavaş'averin" diyecek.
Sonra da seçim geçesi o meşhur komedi ikilisi sahne alıp o rezil, "Aramızda kalsın, kazanıyoruz" nakaratını tekrarlayacak.
Siyaset bu kadar pespaye hâle düşürülmemeli.
İşin en vahim tarafı, İyi Parti'de yaşananların ağa-maraba hikâyesini hatırlatması. Yolsuzluk ve taciz suçlamaları bir yana CHP ile ittifak ya da işbirliği kararı tekrar GİK'e sorulacaksa, neden onca insan İyi Parti'den istifa etti?
Daha işin başında, CHP'yle pazarlık da yapılabilir, hatta kızıştırabilirdi de. Ama en azından siyaset bu kadar ucuzlatılmazdı.
Bütün bu olanları normal bir siyaset aklıyla açıklamak mümkün değil. Eğer gerçekten Akşener tekrar çark eder, yeni adayla "işbirliği"ne razı olursa bu kez 6 Mart'ta masaya dönüşünden çok daha vahim bir durum var demektir.
Bu yüzden gelinen nokta, sadece el yükseltme ve pazarlıkla açıklanamaz. Kulislerde öyle bir "pazarlık"tan da söz ediliyor. Denilen o ki, Akşener'e Mansur Yavaş'ın İyi Parti'den Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı olması teklif edilmiş. Daha önce de yazdım, "İstanbul CHP'nin, Ankara da İyi Parti'nin olsun" pazarlığı vardı ve olabilirdi de. Bunu CHP taşıyabilir mi bilemem ama onların da eli mahkûm. Sadece İmamoğlu da değil, arkasındaki ulusal ve küresel güçler de bu ittifakın olmasında ısrarcı. Kaybetme korkusu hepsini sarmış durumda. Kulislerde bunun önüne geçmek için şeytanla işbirliği ve tehdit dâhil her şey yapılabilirmiş.
Anlayacağınız, İyi Parti iyi durumdadeğil. Baksanıza, işin içine oğluFatih Akşener dâhil her şey karıştırılmış.Sanki içeriden ve dışarıdan aynıanda düğmeye basılmış gibi bir saldırıvar. Onay verilmezse daha neler olacağınıda kimse kestiremiyor.
Acaba Akşener, izleyenlerin dışarıdan göremediği çok daha derin bir kuşatma ve korkutmayla mı karşı karşıya? Son bir not: Konuştuğum İyi Partili bir yönetici, Akşener'in kararlı olduğunu, GİK'ten de "müstakiladay"a devam kararının çıkacağını söyledi.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.