CHP'nin çiçeği burnunda genel başkanı Özgör Özel'in hızlı çark edip "değişimi" savunması, gençliği, hatipliği, arkasında İstanbul Büyükşehir Belediye gücünün olması hanesine artı yazıp seçimi kazandırsa da kurultayda Kavala ve Demirtaş'a selam yollaması, Hamas'ı terör örgütü ilan edip, İsrail'in Gazze soykırımını görmezden gelmesi ve namus sözü verdiği halde tüzük kurultayını ertelemesi o artıları eksiye çevirdi.
Buna bir de partiyi nasıl yöneteceği soru işareti eklendi. Çünkü daha ilk günden itibaren partinin esas patronun İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu olduğu yazıldı; "Lider İstanbul'da genel başkanAnkara'da" diyen de oldu, "Eşbaşkanlık" yakıştırması yapan da...
Ama esas çarpıcı fotoğrafı parti yönetimi ve parti meclisinde gördük. CHP Merkez Yönetim Kurulu da Parti Meclisi de ağırlıkla İmamoğlu'nun ekibinden oluştu.
Kısaca partiyi İBB eksenli isimler yönetecek. Düne kadar İmamoğlu'nun yakınında olan hatta "memuru" olan isimlerin çoğu şimdi onun "amiri" konumunda. Ama en ilginci adını kamuoyu İBB'den aldığı büyük ihalelerle duyuran ve ciddi soru işaretleri yaratan Özgür Karabat'ın, kör gözüm parmağına CHP'nin hem de mali işlerden sorumlu genel başkan yardımcısı yapılmasıydı.
Tartışmaların odağındaki ikinci isim de CHP Yüksek Disiplin Kurulu Başkanı Turan TaşkınÖzer'di. Kurultay öncesi Kılıçdaroğlu'na ağır hakaretler ettiği söylenen Özer'in inadına o koltuğa oturtulması ciddi tartışmaya yol açtı. Şu sıralarda kulislerde Özel'in, Özer'den istifasını istediği ama devreye İmamoğlu'nun girdiği konuşuluyor.
CHP'deki bu yeni yapılanmaya artık kendi deyimleriyle "F Tipi" mi yoksa "İ Tipi" bir örgütlenme mi denir bilemem ama herkesin sorduğu soru şu; "Onlar parti adına talimatı mı verecekleryoksa talimat mı alacaklar?"
Henüz bu soruların bir cevabı yok. Cevap verilmeyen başka sorular da var. Mesela kurultaya gölge düşüren ve CHP üyesi Tolga Erdoğan'ın seslendirdiği "parasal ilişkilervar" iddiası hala güncelliğini koruyor ve tartışılıyor. Buna en son ÖzgürKarabat'la birlikte fotoğrafları yayınlanan ErkanÇakır'ın kurultay öncesi "para dağıtıldı" iddiaları da eklendi. Çakır'ın söyledikleri yenilir yutulur gibi değil. Şu sözü bile iddiaların soruşturulması için yeter: "Rüşvetin belgesi olmaz ama tanığı olur"
Bütün bu sorular ister istemez Kılıçdaroğlu'nun o çok tartışılan ama adı konmayan sözünü hatırlatıyor: "Partiyi ileriye götürecek geçmişi temizbiri çıkarsa hemen bırakırım"
Kılıçdaroğlu bunun için uğraşmadığı gibi kaybedeceğinin işaretini de İmamoğlu'nun divan başkanlığını kabul ederek gösterdi. Hz. Ali ve Muaviye hikayesi
Bu konuda Kılıçdaroğlu pişman olmuş mu bilemem ama ona destek verenler arasında bu olay Hz. Ali ve Muaviye hikayesine benzetiliyor. Kısaca anlatalım. Kimin halife olacağı tartışması çıkınca, Hz. Ali Ebu Musa'yı, Muaviye ise Amr bin As'ı hakem seçer.
Muaviye'nin hakemi Amr bin As, Hz. Ali'nin hakemine, "Gel her ikisini de azledelim" diyerek ikna eder. Ebu Musa kürsüye çıkıp şöyle der: "Biz Amr bin As ile anlaştık, şu parmağımdabulunan hilafet yüzüğünü, parmağımdançıkarıyorum ve böylece Ali'yi azlediyorum.O da Muaviye'yi azledecek."
Bu kez kürsüye Amr bin As çıkar ve şöyle der: "Ebu Musa'ın sözlerini duydunuz, Ali'yiazletti. Ben de Ali'yi azlettim ve EbuMusa'nın parmağından çıkardığı hilafetyüzüğünü Muaviye'nin hakemi olarak parmağımatakıyorum."
Cem Vakfı'nın sitesinden aldığım bu hikayenin son cümlesi de şöyle; "Ebu Musa, kandırılmıştı. Hatasınıdüzeltmek istediyse de muvaffak olamadı."
Bu hikayede Muaviye kim, CHP'nin Amrbin As'ı kim merak ettim.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.